**
Sovyetler Birliği
Boyunduruğundan kurtulan Müslüman cumhuriyetler kendi bünyeleri içinde bir
alfabe değişikliği yaparak, kiril harflerinden Latin harflerine
dönmüşlerdir. Bu hususta bazı gerçeklerin bilinmesinde yarar görmekteyim.
(1) Müslümanların ve
Türklerin
bin yıllık kültür vasıtası İslâm-Kur'an alfabesidir.
Bütün kültür hazinelerimiz bu harflerle yazılıp kayda alınmıştır. Binaenaleyh
asıl dönülecek alfabe budur.
(2) Komünistler ve Ruslar,
sömürmek istedikleri Müslümanları ve
Türkleri kendi öz benliklerinden
uzaklaştırmak, yabancılaştırmak için bir kültür emperyalizmi siyaseti
takip ederek onların aslî alfabelerim değiştirmiştir, önce Latin sonra da Rus
alfabesini kullandırtmışlardır.
(3) Millî alfabenin zor
olması hiçbir sakınca teşkil etmez. Aksine
bir güç ve kuvvet kaynağıdır
bu zorluk; Japonya'ya bakınız. Onlar, okur-yazar olmak için en az üç bin
ideogram, kültürlü olmak için de on binin üzerinde kargacık burgacık şekil
ezberlemek zorundadırlar. Geri mi kalmışlardır? Tam tersine, bu alfabe onları
sabırlı, azimli, enerjik, güçlükleri yenen en ileri derecede zihin ve zekâ
tâlimleriyle pişmiş bir topluluk haline getirmiştir.
Japonya, eğer kendi öz
yazısını değiştirip de latin harflerini kabul etmiş olsaydı, bugünkü üstün ve
başarılı duruma asla gelemezdi.
(4) İstiklâl ve
hürriyetlerini kazanan Müslüman Türk kardeşlerimizin, Türkiye ile
münasebetlerini sıklaştırmaları yönünden latin alfabesini kabul etmelerine
şartlı olarak müsamaha edilebilir. Bir şartla: Asıl
resmî alfabe İslam
alfabesi olacak, onun yanında latin harfleri de kullanılacak.
(5) İslam-Kur'an alfabesi,
Müslümanlığımızın muhafazası için zarurîdir. Yakın tarihe kadar
Anadolu'da anadilleri Türkçe olan Karaman Rumları Türkçe’yi Grek harfleriyle
yazıyorlardı. Yine, anadilleri Türkçe olan Ermeniler de dilimizi Ermeni
harfleriyle yazıp okumuşlardır. Kırım'daki Karaim Türkleri Musevî oldukları için
Türkçe’yi İbranî alfabesiyle yazmışlardır. Alfabe meselesi öyle basit tarafından
bir «kolay okuyup yazmak» meselesi, yahut şekle ait bir teknik değildir.
Yazısı, bir milletin hüviyetinin (kimliğinin) temel faktörlerindendir. Kanı
A Rh pozitif olan bir adamın bu kan grubu nasıl değiştirilemezse, yazısı da
değiştirilemez. Değiştirmeğe kalkılırsa bir sürü aksaklık, hastalık, rahatsızlık
ve tahribat olur.
(6) Çin işgalindeki Doğu
Türkistan'da, bir ara İslâm yazısından Latin yazısına dönülmüşse de, ortaya
çıkan kargaşalık yüzünden bundan sarf-ı nazar edilmiştir.
(7) 1927'de, İstanbul
Darülfünunu (üniversitesi) profesörlerinden Avram Galanti adlı musevî mütefekkir
«
Arabi Harfleri Terakkimize Mâni Değildir» unvanıyla bir kitap
yazarak, Türkiye idarecilerini ikaz etmişse de onun, bu uyarılarına kulak asan
çıkmamıştır. Neticede latin harfleri kabul edilmiş, eski alfabe yasaklanmış ve
Türkiye büyük bir
kültür erozyonuna maruz kalmıştır. Bu durum
göz önünde bulundurulmalıdır.
(8) Kültür tarihimizin
son bin yıllık kısmı İslam-Kur'an harfleriyledir. Arşivlerimiz,
vesikalarımız, hatıralarımız, edebiyatımız, sanatımız, tarihimiz,
mukaddesatımız, tefekkürümüz hep bu alfabe ile maşeri (toplumsal) vicdanımızın
hafızasına nakş edilmiştir. Kütüphanelerimiz, hazine-i evraklarımız
(arşivlerimiz), müzelerimiz hep bu yazıyla kaleme alınmış eserlerle doludur.
Kiril alfabesi veya başka yazılar devri, yarım asrı biraz geçen kısa bir
devirden ibarettir. Esas olan, asıl olan, temel olan İslam-Kur'an yazısıdır.
Diğerleri tarihî bir arızadan ibarettir. Bu husus asla unutulmamalıdır.
(9) Vücut nasıl ki, yabancı
organları kabul etmiyor, onlara karşı tepki gösteriyorsa, sosyal ve kültürel
bünye de yabancı kanunları, yabancı yazıları, yabancı örf ve adetleri dışlar,
reddeder. Çeşitli baskılar, beyin yıkamalar, telkinler, sapıttırıcı bir eğitim
ile bunlar kabul ettirilse bile, girdikleri bünyeyi dejenere ederler,
hastalandırırlar.
Bir milletin gücü ekonomisiyle ve maddî terakkisiyle
değil; kültürünün, karakterinin, şahsiyetinin üstünlüğü ile ölçülür. Maddi
kuvvetler yitirilebilir. 1945'te Japonya ve Almanya'nın hezimete uğrayıp perişan
olmaları gibi. Ama onlar millî hasletleri sayesinde kısa zamanda tekrar
toparlanmışlardır. Şimdi 1991'de, İkinci Dünya Savaşı'nın iki galiba sanki
Almanya ve Japonya imiş gibi geliyor insana.
(10) İslam ve Türk dünyası
üzerinde
son derece düşmanca ve sinsi emeller vardır.
Hıristiyan Batı âlemi, İsrail ve dünya siyonizmi, Hint mecusîliği ve Neo-çarlık
emperyalizmi müslümanların birleşmesini, Türk dünyasının silkinip doğrulmasını
asla istemiyorlar.
Bizler gücümüzü İslam'dan alıyoruz. Onlar
bunu çok iyi bildikleri için, habîsâne plânlarla müslüman Türk dünyasının enerji
kaynaklarını kurutmak istiyorlar. Şu sıralarda, küfür cephesi bütün gücüyle
Şeriatsız bir İslam modeli uydurmak peşindedir. Bunu,
bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türk devletlerine de ihraç etme
hazırlıkları içindedirler. Dış Türkler bu oyunlara gelmemelidir. Türkiye kardeş
bir ülkedir, ama Türkiye'deki her şey iyi değildir. Davulun sesi uzaktan hoş
gelirmiş. Zevahire aldanılmamalıdır.
(11) Yirmi birinci asır İslam'ın
asrı olacaktır. Bugünkü hesaplarımızı, geleceği de göz önüne alarak
yapmalıyız. Alfabe konusunda yapılacak hatâlar gücümüzü kıracak, düşmanlarımızın
ekmeğine yağ sürecek, bizi kültürel karanlıklarda bunaltacaktır. Cenab-ı Hak
basiretler ihsan buyursun.
İslam-Kur'an
yazısına dönmek gerçek kimliğimize dönmek demektir.
**** **** **** **** ****
**** **** **** ****
MEHAZLAR :
** Makale Yazarı :
Mehmed Şevket
Eygi
**
http://www.siyahnur.com Web Sitesinden
İktibas edildi
**