Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM -- SEBE MELİKESİ BELKIS'IN TAHTININ NAKLİ

** SEBE MELİKESİ BELKIS'IN TAHTININ NAKLİ

** ** **

hz-suleyman-as-ve-belkis-taht

SEBE MELİKESİ BELKIS'IN TAHTI

******

Kuran’ı Kerim’de geçen Sebe Krallığı Melikesi Belkıs ile Hz. Süleyman kıssada getirtilen Belkıs Tahtı Yemen’de günümüze kadar varlığını koruyor. Devasa görünümlü taht binlerce yıl geçmesine rağmen dimdik ayakta duruyor.

Devasa görünümlü taht Yemen başkenti Sana’ya 170 kilometre uzaklıktaki Marib ve Hadramout arasındaki yolun batı tarafında, neredeyse terk edilmiş bir arkeolojik alanda ziyaretçilerin en önemli uğrak yerlerinden biri olma özelliğini taşıyor.

Yemen’de yapılan kazı çalışmalarında Belkısın tahtı Rubülhali çölünde bulundu. Bölge halkı burayı “Pran Tapınağı” ya da “Güneş Tapınağı” olarak isimlendirdi. Tarihi kaynaklara göre Belkıs Tahtı 1988 yılında arkeologların çalışmaları sonucu kumlar altında bulundu.

....

     * Bugün sadece filmlere konu olan ve düşünce plânında kalan bu olayı insanlık tarihi senelerce önce yaşamış ve kitap ilmine sahip bir kişi tarafından da gerçekleşmiştir.
 
   Kitap ilmine sahip kişi bir peygamber değil sadece kitap ilmine sahip bir kişidir. Bu ifâde çok dikkat çekicidir. O kişinin sahip olduğu kitabî bilgiye biz de sahip olabilirsek aynı şeyi yapmamak için hiç bir sebeb yoktur. Bu ayet ilmin gücünü bize gösterirken kitabı bilmeye de teşvik etmektedir. Ayette “kitap” tabiri geçmektedir. Müfessirler ayette geçen kitapdan maksadın “İsm-i A'zam” duası olduğunu söylerler. “İsm-i A'zam” duasını peygamber olmayan bir kişi bilebildiğine göre neden bir diğer kişi bilemesin? Bu duanın Kur'ân'da gizli olduğu ifâde edilir. Kur'ân'ı çok sık ve derinlemesine düşünerek okuyabilenler ve araştıranlar aynı imkâna neden kavuşmasınlar?
   İnsanlık şimdi değilse bile belki ileride eşyayı maddeten nakletme imkânına kavuşabilir. Bugün sûreten eşya nakledilmekte ve TV de görülmektedir. Sûreten olan bu görüntü fiilen de mümkün olabilir. Zira geçmişte bu mümkün olmuştur. Saniyede yüzlerce kilometre sür'at zamanımızın düşünce yapısına ve anlayışına tamamen uygundur. Mühim olan nokta bu hareketi yapmak için tatbik olunacak kuvveti bilmekten ibarettir. Bir yıldırımda bir cereyanda bir telgrafla görülen bu sür'at bir kütlede de görülebilir. Yakından tesir icra ettiğini gördüğümüz iradenin bir telsiz gibi uzakta da âmil olabildiğini gösteren misâller de yok değildir. Bir çekim gücü ile yıldızların fezada uçuştuğu bir irade ile organın bedende oynadığı bir irade ile uzaktaki bir cismin yer değiştirmesi de kitapda sabit olan ilimdendir. Dünyanın büyük kütlesiyle hareket etmesi ve dönerek yer değiştirmesi de maddenin maddeten nakledileceğini gösteren bir başka delil olabilir. 

   **
  
**  Bu açıklamalardan şu netice çıkar: Hz. Süleyman'ın mazhar olduğu mucizeler, bir kısım ilmî düsturlara dayanmak­tadır. Bu düsturlar kitap hâlinde yazılmış olmakla kalmamış, bir kısım insanlara da öğretilmiştir. Hz. Süleyman, bunlara vâkıf insanlardan müteşekkil güzide bir cemaatle saltanatını ve icraatini ilmî esaslar çerçevesinde yürütmüştür.
    Eski devirlerde yaşayanların, Batılıların yakın zamana kadar israrla söyledikleri şekilde, vahşî, ilimsiz ve teknikten mahrum olmadıklarını gösteren bir başka haber, Hz. Süleyman'ın yaptır­dığı camdan sarayla ilgili olanıdır. Âyet şöyle: "Ona (Belkıs'a): "Saraya gir!" dendi. O (Belkıs) sarayı görünce derin bir su zannetti ve (ıslanmasın diye eteğini kaldırarak) bacaklarından bir miktar açtı. (Süleyman): "O, camdan yapıl­mış şeffaf bir saraydır" dedi.
     Bu âyet, o devirde çeşitli ilim ve tekniğin son derece geliştiğini ifâde eder.
Çünkü mesken inşaatı, mühendislik ve mimar­lıktan başka, demircilik, marangozluk, camcılık, tezyin, dekor gibi yüksek bir medeniyetin mahsulü olan pekçok ilim ve tekniği gerektiren bir sektördür. Kendisine ilim verilmekle mümtaz kılındığı belirtilen saltanat sahibi bir peygamberin, hükümran olduğu cemiyette, böylesi bir ilmî teknik seviyenin olmadığı, her seferinde mucizevî yollarla bunları gerçekleştirdiği iddia edilemez.
    Burada hatıra gelebilecek bir soru şudur: Hz. Süleyman bu kitabı ne yapmıştır?
    Varlığı hususunda tahmîn yürütülmüş olan bu kitabın ilmine, mahdut sayılan kimseler vâkıf olmuş olabilir. Nitekim İsrailoğullarının tarihi, dinî kitapları olan Tevrat'ın bile mükerrer se­ferler maddeten yok edilmesi vak'alarına sahne olmuştur. Öte yandan, dört bin yıldan fazla bir müddet fiilen
hükümran olan koskocaman Mısır medeniyeti bile, devâsâ piramidlerine rağmen, asırlar boyu tamamen unutulmuş, bilinmez olmuş iken 19. asırdan bu yana aydınlatılmaya başlanmış; dinî, tıbbî, edebî, terbiyevî her çeşit kitapları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca dünya­nın her tarafında, geçmiş devirlerdeki insanların bıraktıkları son derece hârika eserlere raslanmaktadır. Bu eserler o kadar hârikadır ki; daha önce de belirttiğimiz üzere, "Batı medeniye­ti dışında medeniyet yoktur, insanlık mutlak bir vahşet dev­rinden düz bir terakki yoluyla Batı medeniyeti seviyesine ulaşmıştır" düşüncesini hâla devam ettiren bir kısım Batılı ya­zarlar, o eserleri yorumda, çıkar yolu, onları, gökten inen dev­lerle izah etmede bulmuşlardır. Bizim açımızdan, çok garib görünse bile, peygambere, vahye inanmayanların düşecekleri saf­satanın en mâkulü budur.

 
**
  ** Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta bu olayı gerçekleştiren kişinin sahip olduğu bilgiye dikkat çekilmesidir. Bunu yapan kişinin Peygamber olup mucize gerçekleştirdiği, cin olup özel becerileriyle bunu gerçekleştirdiği söylenmez. Ayette bu kişinin bilgisine dikkat çekilmesi "Eğer doğru bilgiler elde edilirse çok hızlı (ışık hızı gibi bir hızda) maddenin nakledilebileceğine" işaret olduğunu bize çağrıştırmaktadır.
    Çağımızın bilim ve teknolojisiyle, Dünya'nın herhangi bir yerindeki maddenin sesi ve görüntüsü ayette söylenene yakın bir hızda nakledilmektedir. Fakat bu maddenin nakli demek değildir. Dünya'nın sonu gelmeden acaba insanoğlu bunu becerebilir mi? Becerse de biz görebilir miyiz? Bunları bilmiyoruz. Fakat ayetin "bir bilgiyle bu olayın gerçekleştirildiğini" söyleyen ifadesine dayanarak bilimin bunu gerçekleştirmesine ümitle bakıyoruz.
    İnsanoğlu anında sesi ve görüntüyü nakletmeyi başardı. Acaba maddenin anında nakledilmesi de mümkün olacak mı?
    Nitekim bilim adamları 1993 yılında bu konuda büyük bir ilerleme kaydettiler. Avusturya'nın Innsbruck üniversitesi araştırmacıları foton adı verilen ışık parçacıklarını bir yerden bir yere ışınlamayı başardılar. Anton Zeilinger başkanlığındaki araştırma ekibinin yaptığı deney sırasında A noktasındaki ışık parçacığı tamamen yok olurken, foton aynı anda hiçbir fiziki bağlantısının olmadığı B noktasında belirdi. Yakında atom ve moleküllerin de aynı yöntemle taşınması denenecek. Avusturyalı fizikçilerin bu deneyi sonunda, gelecekte insanın bir mekândan başka bir mekâna ışınlanabilmesi konuşulmaya başlandı.
      Tüm bu buluşları yapan bilim adamlarına alıntıladığımız ayetteki Hz. Süleyman'ın tavrı örnek olmalıdır. Hz. Süleyman gördükleri üzerine, bunun nankör mü, şükredici mi olacağının bir denemesi olduğunu anlamış ve Allah'a yönelip şükretmiştir. Bilim adamları her buluşu, Allah'ın yarattığı Evren'de, Allah'ın yarattığı kanunlarla, Allah'ın yarattığı maddede, Allah'ın kendilerine nasip ettiği beyinle, gözlerle, ellerle yaptıklarını unutmamalı ve hep şükretmelidirler…
   **

  
**
   ** Ahir zamanda bilim ve teknoloji dünyası çok büyük bir hızla gelişmekte, bu gelişmeleri takip etmek adeta imkansız hale gelmektedir. Her yeni teknolojik buluş büyük bir hızla daha ekonomik, daha kullanışlı, daha verimli hale getirilmektedir. 50 yıl öncesinin telefon, televizyon veya radyo cihazlarıyla günümüzdekiler arasında çok büyük farklılıklar mevcuttur. İnternet, ilk geliştirildiğinde son derece sınırlı alanlarda kullanılan bir iletişim aracıyken, daha sonraları tüm dünyayı saran bir bilgi ağı haline dönüşmüştür. Ancak bu, geçmiş asırlarda da aynı teknolojilerin bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Örneğin günümüzde çok gelişmiş özelliklere sahip radyolar bulunmaktadır. Ama geçmişte de daha pratik yöntemlerle üretilen radyolar mevcuttu. Yukarıda resmi görülen galen kristali kullanılarak üretilen radyolar mevcuttu.
     Dolayısıyla Hz. Süleyman döneminde de daha pratik bir teknoloji ile aynı işlevleri gören cihazlar elde edilmiş olabilir. Belki bugün bilinmeyen bir teknoloji ile tahtın görüntüsü getirtilmiş, üç boyutlu olarak yeniden oluşturulmuş olabilir. Aynı durum daha önce üzerinde durduğumuz uçaklar, mikro kayıt aletleri ve internet teknolojisi için de geçerlidir.
   
**  
  
**
   **

       ****  **** **** ****  **** **** ****  **** ****
         MEHAZLAR :
    **  Kur’an-ı Kerimde Fen Bilimleri, - Dr. Celal KIRCA
   **  Kur’an Hiç Tükenmeyen Mucize  - Heyet
   **  Merak Ettiklerimiz.  - Heyet
   **  www.kuranvebilim.com/
   **
   **
   **
   **
    ****
    ****

TelePhone & WhatsApp :

*****

E-Mail :

altuntopnet@gmail.com

Adress :

BUCA / İZMİR