Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM

UYUŞTURUCU KÜLTÜRÜ’NÜN UNSURLARI:

NÜFUS PLANLAMASI VE GERÇEKLER

    ** Başta ABD olmak üzere, Hıristiyan Batı, AB, Siyonizm ve bütün sömürgeci ve emperyalist güçlerin başlıca hedefi İslâm ve Türk Dünyasındaki nüfus artışını durdurmaktır. Çünkü kendi ülkelerinde aşırı ölçüde teşvik ve ikramiyelere rağmen, Batılı kadınların önemli kısmı 2 çocuktan fazlasını yapmamaktadır. Batı ülkelerinde yaşlılar artarken, genç nesiller azalmaktadır. Hâlbuki Türk ve İslâm Dünyasında genç nüfus fazladır. Ve Türkiye’de “doğum kontrolü” , “nüfus planlaması” ve “bakacağın kadar çocuk” sloganları altında aslında varılmak istenen hedef, Türkiye’nin nüfusunun çoğalmasını önlemektir.
    1970’li yılların sonuna kadar Türkiye’nin nüfus artışı binde 30 ile oldukça iyi durumda idi. ABD’nin büyük ölçüde teşvik ve desteği ve bazı iş adamlarının dışa bağımlı olarak nüfus planlamasında faal görevler üstlenmesi ile bu rakam binde 22’ye inmiş (1994). Yakın bir gelecekte Türkiye’de de; Almanya, Fransa, İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleri gibi nüfus artışı duracak, genç nesiller (asıl enerji kaynakları) azalacaktır. Hâlbuki dünyanın nüfusu hızla artarken, bu artış hızının gerisinde kalanlar yok olmaya mahkûmdurlar.
   Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) İcra Direktörü Dr. Nafiz Sadık’ın hazırladığı “Dünya Nüfusunun Durumu” raporunda yer alan bilgilere göre; dünyanın nüfusu 1991’de 5,4 milyar iken, 2001 yılında 6,4 milyar ve 2025 yılında 8,5 milyar olacaktır. 21. Asrın başında “Su” petrolden kıymetli olacağı gibi, “Nüfus”; altın, döviz ve teknolojiden daha kıymetli unsur olacaktır. Bazı köy ve kasabalarımızda 80 yaşına gelen büyükler, hayatlarında ilk defa doktor görüyorlar. Bu doktorlar hastaları muayene ve tedavi etmeye değil, nüfusu katletmek için köylere kadar ABD yardımı ile ve Hıristiyan Batı’nın menfaatleri için gidiyorlar. Bu sağlık personeli hastaları tedavi için değil, nüfusun azalması için Batı adına, ama ülke aleyhine fedakârlığa katlanıyorlar.
    Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da evli erkeklerin yüzde 10’u birden fazla kadınla evlidir. Türkiye’nin diğer bölgelerinde bu oran binde 10’dur. Ayrıca istatistiklere göre; 7 doğumdan 3’ü Doğu ve Güneydoğu’da olmaktadır. Ama bu bölgelerde doğum kontrolü ve nüfus planlaması adeta devre dışıdır. Ve doğum kontrolü bazı köy ve kentlerde yapılmamaktadır. ABD ve AB’nin acaba bu konuda gizli emelleri mi vardır?
    28 Mart 1991 tarihli Hürriyet (Kelebek) ilavesine göre çocuğu vergi ya da çeşitli yollarla korumayan tek ülkeyiz. Batı’da bazı sosyal güvenlik kurumlarının yaptığı araştırmalara göre; Çocukların haklarını en az gözeten ve çocuklu aileye hemen hiç imkân tanımayan tek Avrupa Türkiye’dir. Belçika yüzde 39 puanla birinci iken, Türkiye sıfır puanla sonuncudur (1994). Çocuk ölümlerinde ise dünya ülkeleri arasında ilk sıradadır. Ve bebek ölümleri her yıl artmaktadır. Şu anda ülkemizde doğan 1000 bebekten 78’i ölmektedir. Doğum yapan annelerdeki ölüm oranı ise Avrupa’ya göre 13 kat daha fazladır.
  Ayrıca bu bin bebekten 15’i sakat doğmaktadır. Bunlar devlet istatistikleridir. Ve bütün bunlara rağmen nüfus planlaması yapılmakta ve TRT adeta Türkiye’nin nüfusunun azalması için yırtınmaktadır. Ve 26 Kasım 1991 günü Tercüman gazetesinde “Kadın” sütununda yer alan uzmanların beyanına göre, Türkiye’de her üç ölümden biri bebek ölümüdür. UNİCEF’in raporlarına göre, Türkiye’de 5 yaşından küçük her bir çocuğun 78’i ölmektedir.
    Türkiye’de tatbik edilen nüfus planlamasının altında yanlışlıklar, ihmaller ve hatta ileride ihanet ile suçlanacak bazı şeyler vardır (1994). Batı ülkelerinde bebek ölüm nispeti binde 7 ile 11 arasında seyrederken, Türkiye’de bu rakam 78’dir. Ortalama 10 mislidir. Resmî istatistiklere göre her yıl ortalama 1,6 milyon çocuk doğuyor. Bunun binde 60’ı 1 yaşına varmadan ölüyor. Çocuk ölümlerinin yarısı ise 0-5 yaşı arasında oluyor. Nüfus Artıyı yüzde 3 iken Türkiye 23 yılda bir misli artıyordu. ABD liderliğinde başlatılan nüfus planlamasıyla nüfus artışı yüzde 2,2’ye indirilerek, 35 yılda bir misli artma çizgisine düşürülmüş durumdayız. Tam 10 yıllık bir gerileme söz konusu…
    ABD Milli Güvenlik Kurulunca hazırlanan raporda, Türkiye’nin ilk sırada yer aldığı 13 ülkede aile planlamasına gidilmesi istenmektedir. Türkiye bağımsız bir ülkedir ama ABD Milli Güvenlik Kurulu’nun kararına göre aile planlaması uygulamaktadır. ABD Milli Güvenlik Raporuna göre; bu ülkelerde nüfus artarsa İngiliz, Amerikan Oligarşisine darbe vuracak milliyetçi hareketler güçlenerek, anti sömürgeci hareketlere sebep olabilirmiş. İşte Türkiye’de nüfus planlaması, nüfus kontrolü, aile planlaması ve uyuşturucu kültürünün asıl hedefi Batı’nın sömürü çocuklarının devamını sağlamaktır.
    Hıristiyan Batı ve Siyonizm emperyalizmi, Türk ve İslâm Dünyasının beyni durumunda olan Anadolu Türklerini uyuşturucu kültürü bataklığına iterek ve doğum kontrolü ile de çoğalmalarını önleyerek, genç kuşaklardan mahrum bırakmayı hedeflemektedir. Bu durum toplumların kendiliğinden dize gelmelerini temin edecektir. Doğum kontrolü yardımı gibi, ABD’nin gıda yardımı ve diğer yardımları da emperyalizmin tuzağıdır. Time Dergisi’nin 12 Ağustos 1966 tarihli sayısında “PL 480 Gıda Yardımı Programı”nın ilk koordinatörü Don Paaribery şu itirafı yapmıştır: “Yabancı ülkelere yardım olarak verilen yiyecekler, bu ülkelerin ziraî ürün pazarlarını tahrip etmekte ve üreticilerin cesaretlerini kıran gelişmelere sebep olmaktadır. Yardım gören ülkelerin insanları “Gıda Emperyalizminin” kurbanları hâline gelmiştir.”
    Gıda gibi insanî yardım maskesi altında yapılan her yardımda Batı’nın iğrenç bir niyeti vardır. Nitekim ABD’nin Kıbrıs Meselesiyle Türkiye’ye uyguladığı askerî malzeme ve silah ambargosuna kadar 30 yıl uykuda idik. Bu yardımlar sebebiyle savunma sanayimizin uzun zaman kurulamamış, mevcutlar da tasfiye edilmişlerdir.
   Hiç şüphe yok ki ABD’nin nüfus planlaması için yapılan yardımların altında da Türkiye için çok büyük tuzaklar gizlidir. Ama Batı potasında eriyenlerin gözü kördür, göremezler.
   Doç. Dr. Osman N. Koçtürk’ün “Doğum Kontrolünün Ardındaki Oyunlar” isimli makalesinde yer alan şu ifadeler bu oyunları anlatmaya yeter: “Kalp ve irfan gözü kör olanlara ciltler dolusu yazılsa da onlar kördürler, göremezler. Sağırdırlar, işitemezler. Derilerinin rengi ile din ve dünya görüşleri farklı oluğu için bazı toplumlara yaşama hakkı tanımak istemeyen çağdaş sömürgeciler, açlıktan kısırlığa kadar her şeyi denemekte ve bilinçlenmemiş toplulukları dünyadan kaldırarak, onların elindeki doğal kaynaklara el atmak istemektedirler. Bugün nasıl finanse edildikleri bilinmeyen kuruluşlarca lüks otellerde düzenlenen seminerlerle (Türk Analarını) kısırlaştırma ve doğumdan mahrum etme çabaları da sonunda başarısız kalacaktır. Çünkü vahşi Batı’nın çirkin yüzünü örten maske artık yırtılmıştır.”
    Dünya çapında ciddi bir kuruluş olan “National Rescarch Covncil” 1986 yılında şu görüşü ortaya atmıştır: Nüfus artışını eleştirmek ve artışı azaltmaya girişmek toptan hükümlerle olmamalı. Şartlar, ülkeden ülkeye değişir. Her toplumun kendine özel tabii kaynakları, coğrafyası, pazarlama sistemi, yönetimi ve ekonomi siyaseti vardır. Onun için ancak bunlar göz önüne alındıktan sonra nüfus artışını frenleme işine girişilebilir.”
     Dünyanın en kritik bölgesinde düşmanlarla çevrili ve bu düşmanların hızla çoğaldığı bir ortamda, Türkiye’de nüfus planlaması, yanlış olmanın ötesinde Türkiye’nin geleceğini dinamitlemektir. Ülkeyi tehlikelere atmaktır. Bunun en hafif açıklaması budur.
     Nüfus planlaması başta olmak üzere, PKK terörü, trafik anarşisi ve uyuşturuculardan oluşan ölüm ve hastalıklar ve ahlâkî çöküntü ile Batı, ülkemizde örtülü bir soy kırım uygulamaktadır.
   
  

      ****  ****  **** **** ****  **** ****

        MEHAZLAR :
    ** Mustafa Necati ÖZFATURA   -- Türkiye Gazetesi
   ** 
   ** 

    **
    **

TelePhone & WhatsApp :

*****

E-Mail :

altuntopnet@gmail.com

Adress :

BUCA / İZMİR