Madde ile Mânânın; Ruh ile Vücûdun; Akıl ile Zekânın Buluştuğu Adres
Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM
İSLAM ve BİLİM
*** *** ***
Okuma-Yazma Komedisi
** Gündeme üniversite meselesi hücum
edince, 1 Kasım haftasında, harf inkılâbı ve okuma-yazma oranı problemine parmak
basamadık. Üniversite kanunu tasarısı konusunda bir şey söylemenin faydasız
olduğunu gördük ve şu harf inkılâbı ve okuma-yazma oranı konusuna girelim dedik.
Tartışmasız bir şekilde herkesin anlaştığı bir husus vardır: harf
inkılâbı ile bir gecede herkes okumaz-yazmaz duruma düşürülmüştür.
Azerbaycanlı Mirza Fethali Ahundzade’nin II.
Abdülhamid’e verdiği bir ariza ile 1876’dan beri tartışılan harflerin ıslahı
konusunda, değişik zamanlarda ferdî veya kurumsal teşebbüslerde bulunulmuştur.
1911’de Enver Paşa’nın ordu yazışmalarında kullandığı “Ayrı harfler (hurûf-ı
munfasıla)” bunlardan biridir.
Uzatmayalım... Harf inkılâbı, özgün bir hareket
değildir. 1928’e gelinceye kadar 50 yıl falan tartışılmış bir konudur.
1 Kasım 1928 günü çıkan kanunla Latin
harflerine geçilmiş; 1 Haziran 1929 gününe kadar bir geçiş devresi yaşanmıştır.
Harf değiştirmenin ilerleme ile ilgisinin
olmadığına inanırım ve bu konuyu hiç tartışmam. Habitatına giden yolları
kaybetmiş kuşaklarla da eskiye, “esas habitat”a dönülmeyeceğine inanırım. Harf
konusu da bunlardan biridir.
Latin harflerine geçme
konusunda, hiç temas edilmeyen bir yön vardır. Cumhuriyet ilan edilmiş, saltanat
ve hilafet kaldırılmış, İstiklâl Mahkemeleri vazifelerini yerine getirmiş… Sıra
“halk irfanının kontrolü”ne gelmiştir. Harf inkılâbı, eski harflerin ilerlemeye
engel falan olduğu için yapılmamış; sadece sosyal hafızayı “delete” etme ve yeni
bir “format atma”amacıyla yapılmış ve bu amaca da ulaşılmıştır.
Latin harflerinin matbuatta kullanılması, tamamen hükûmetin kontrolünde idi ve hükûmet, istediği kurum ve kuruluşlara yeni harf
ithal etme yetkisi veriyordu. Bu da “bilginin kontrolü ve kontrollü yayılması”
demektir ki “format atmak”tan kasdım budur.
Haaa!... Yeni harflerin iyi bir tarafı
yok mudur? Vardır elbette… Yeni harfler, Latin alfabesi kullanılan dünyada
dijital olan tek sistemdir. Mevcut alfabemizde, sese karşılık harf vardır;
İngilizce’de Fransızca’da böyle olmadığını biliyorsunuz. Yeni alfabemizin
dijital olması, bize bilgisayar sisteminde de büyük avantaj sağlamıştır.
Harf inkılâbının sonucu olarak “okuma-yazma oranı”
dayatmasını bir komedi olarak görürüm arkadaşlar…
Anlatayım…
Ağzını açan “Cumhuriyet aydını”nın,
“Eski harfler bizi geri ve cahil bıraktı; yeni harflerle uçtuk…
Okuma-yazma oranımız tavan yaptı…” dediğini duymuşsunuzdur… Hâlâ da bu
tür yorumlara rastlayabilirsiniz.
Osmanlı zamanında tutulmuş bir istatistik
olmadığı için o döneme dair okuma-yazma oranı hakkında bilgimiz yok. O
dönemlerde, sadece Osmanlı’da değil, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir
istatistik yapılmamıştır. Osmanlı’da veya başka ülkelerde, mesela 16. yüzyılda
okunacak kaç kitap vardı ki, böyle bir istatistiğe ihtiyaç duyulsun?... Mevcut
kitapların herkes tarafından okunup anlaşılmasına imkân da yoktu… O dönemlerde
kitaplar, fonksiyonel okuma-yazma bilenler tarafından okunur, yorumlanır ve
sözlü gelenekle topluma mâl edilerek “irfan”a dönüşürdü. Bu yüzden, “Osmanlıda
okuma-yazma oranı çok düşüktü” demek, “Osmanlı internet kullanmayı bilmiyordu”
demek kadar abestir.
Cumhuriyet döneminde,
gelsin istatistikler!…
Okuma-yazma oranı 1920’lerin
başında %2 falanmış; 1935’te ise %20.4 imiş… Şu yıllarda 100 kişiden 90 kişi,
okuma-yazma biliyormuş. Burada kasdedilen harfleri okuma ve yazmadır.
Okuma-yazma meselesi, sadece harfleri bilmekten,
heceleri birleştirip kelimeleri ve cümleyi okuyabilmekten mi ibârettir?
Hayır!...
Günümüzde harfleri tanımak, okuma-yazma bilmek
değildir. Günümüzde okuma-yazma bilmek, tekno-kültür çerçevesinde kullanılan bir
bilgidir. Harfleri tanıyan binlerce insanın cep telefonunu kullanamadığını,
bankamatiklerden para çekemediğini görüyoruz; biliyoruz…
Ben size daha da vahimini söyleyeyim; bankamatik
kullanmasını bilmeyen akademisyen gördük biz… Okuma-yazma bildiği halde, bilgisayar ekranını televizyon
zannedenleri görmüşsünüzdür çevrenizde.
Bilgisayarda hiç bir işlem yapamayan;
bırakın bir şeyler yazmayı, mail göndermeyi, herhangi bir internet sitesine
girmeyi dahi bilmeyen okur-yazar çoook değil mi sizin mahallede?... Bilgisayar ve yeni teknolojik dil
konusunda lâl ü ebkem olan biri, 29 harfi, heceleri, kelimeleri bilse kaç yazar,
bilmese kaç yazar!?....
Demek ki, okuma-yazma oranını, harfleri
bilmeye sıkıştırmak yanlıştır ve her dönemde okuma-yazma niteliği
farklılaşabilir. Okuma-yazmanın daniskasını bilenler bile, öyle bir dönem gelir
ki, zır cahil kalabilirler.
**** **** **** **** ****
**** **** **** ****
MEHAZLAR :
**Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi - Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
WEB :
http://www.habervaktim.com/
**