CEVAP
Bu bâtıl inanç daha çok Hindu ve Budistlerde vardır. Reenkarnasyon diye bir
şey yoktur. Yani ölen kimsenin ruhu başkasına geçmez. Yahut bir kimse birkaç
defa dünyaya gelmez.
Daha çok dine inanmayan kimseler, reenkarnasyondan bahsediyorlar. Dine inanmayan
biri, eğer dinden bahsediyorsa, elbette samimiyetinden şüphe edilir. Bunların
asıl maksadı dini yıkmaktır. Bunlar, dine inanır görünüp, genel olarak, içkinin
az içilirse günah olmadığını, tesettürün Kur'anda olmadığını, lüzumsuzluğunu,
Cennet ve Cehennemin dünyada olduğunu yazıp çizerler.
Hazret-i Âdemi inkâr etmek için ilk insanların vahşi olduğunu, maymundan
geldiğini, dil bilmediğini de söylerler. Halbuki Allahü teâlâ, bütün eşyanın
ilmini, sanatını Hazret-i Âdem'e öğrettiğini bildiriyor. (Bekara 31)
Müslümanlar, gezegenlerde insan veya insan gibi canlı varlık bulunmadığını
bildirdiği için, din düşmanları, Ufo diye bir yalan uydurdular. Allah’a
inanmazlar, "Gök tanrıları" derler, "Tanrıların arabaları" diye roman yazarlar.
Falın, ilmi hiçbir değeri olmadığı, asılsız olduğu herkesçe bilindiği halde,
sırf İslamiyet falı kötülüyor diye fal ile ilgili yazılar, yorumlar yayınlarlar.
Asıl kendileri hurafeci olduğu halde, müslümanlara iftira ederler. Kısacası
bunlar, dini yıkmak için açıkça değil, böyle tevilli, dolaylı yollardan dine
saldırırlar, "tutmazsa da iz bırakır" ümidiyle, İslamiyet’e çamur atmaya
çalışırlar. Bunların sözünün dinde bir değeri olmaz.
Cin, insanın içine girebilir. Bu husus hadis-i şerifle sabittir. İnsanın his ve
hareket sinirlerine tesir ederek, hareket ve ses hasıl ederler. İnsanın, bu
kendi söz ve hareketinden haberi olmaz. Böylece vaktiyle Roma’da ve Peşte’de,
son zamanlarda Adana ve Hatay’da konuşan çocuk ve hastalar görülmüştür. Bunları
konuşturan cin, uzak ülkelerdeki veya eski zamanlardaki şeyleri
söylediklerinden, bazı kimseler, bu çocukların iki ruhlu olduğunu veya başka
insanın ruhunu taşıdığını sanmışlardır. Bunun yanlış olduğunu dinimiz açıkça
bildirmektedir.
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
(Çeşitli yaşlarındaki bedenleri başka başka olan bir insan, aynı boy ve aynı
şekilde, fakat başka zerrelerden yapılmış bir bedenle kabirden kalkacaktır. Bu
husus anlaşılınca, insan insanı yerse, yenilen organın, hangi insan ile
yaratılacağı, yiyen ile mi, yoksa yenilen ile mi birlikte yaratılacağı gibi
sorulara lüzum kalmaz. Çünkü, o organların kendileri değil, benzerleri
yaratılacaktır.)
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlar, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’ın, kendileri gibilerini de,
[benzerlerini de] yaratmaya kadir olduğunu düşünmüyorlar mı?) [İsra 99]
Beden değişir, Ruh değişmez
Herkes, öldüğü zamandaki şekli, boyu ve organları ile mezardan kalkacaktır.
Herkesin kuyruk sokumu kemiği değişmeyecek, başka organlar, bu kemik üzerine
yeniden yaratılacak, ruhlar bu yeni bedenleri bulup, ona ait olacaklardır.
Ruhların bu başka bedenlerle beraber olmaları tenasüh değildir. İnsan bedeni,
organları dünyada da değişiyor. Kırk yaşındaki insanın eti, yağı, derisi,
kemikleri başkadır, çocukluğunda bulunanlar başkadır. Fakat o, hep aynı
insandır. Çünkü insan, ruh demektir. Beden değişiyor ise de, ruh değişmez.
Ruh değişmediği gibi, parmak izi de hiç değişmez. Hiçbir insanın parmak izi,
başkasının parmak izine benzemez. Bir insanın parmak uçlarındaki çizgilerin
şekli, doğmadan önce, ruh bedenle beraber olduğu sıralarda teşekkül eder. İnsan
ölüp çürüyünceye kadar hiç değişmez. Beş bin yıllık mumyalarda aynen kaldıkları
görülmüştür. Parmak ucundaki çizgilerden herbiri yan yana dizilmiş deliklerden
meydana gelmiştir. Her delikçikten, ter sızmaktadır. İnsan bir şeyi tutunca,
sızan ter, o şeyin üzerinde çizgilerin şekli gibi yapışıp kalır. Teri boyayan
bir ilaç sürünce, o kimsenin parmak izi, o şey görünür. Hırsız parmak izinden
bulunabilir.
Ölen bir kimsenin ruhu, başka birine geçmez. Fen ilerlediği zaman bu durum daha
da kolay anlaşılır. Mesela bütün insanların parmak izleri bir yere alınır.
Eskiden ölmüş bir kimseden bahseden çocuğun parmak izi ile karşılaştırılınca
tutmadığı görülür. Daha başka usullerle de tespiti mümkündür.
İnsan, ruhu sayesinde ayakta durur. Aklı, düşüncesi, ruhu sayesinde vardır.
İnsanın vücudu, bir marangozun âletleri gibidir. İnsan ölünce, âletleri
olmadığından, ruh bu aletlerle bir iş yapamaz. Ancak yine de, ruh ölü olmadığı
için gider gelir, insanları tanır. Hatta evliyanın ruhları insanlara yardım
eder. Bu yardım etmesi dünyadaki bedenindeki aletlerle değildir. Allahü teâlâ
ruhlara aletsiz de iş yapma özelliğini vermiştir. Vefat eden Hızır
aleyhisselamın ruhu çok kimseye çeşitli yardım yapmaktadır.
Bir insana, başka insanların bütün organları takılsa, o insanın aklında,
düşüncesinde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri
gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez.
Kesmeyen bir testere yerine, iyi kesen bir testere gelirse, daha kolay iş yapar.
Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse,
yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ takılmışsa, daha kolay iş görür. Çünkü
insan, ruh demektir.
Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona
yeni aletler verilir. Mümin ise Cennete, kâfir ise Cehenneme gider. Ruh,
kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba düçar olur.
Ruhun mahiyetini bilmeyen ve Allahü teâlânın kudretinden şüphe eden kimse, insan
yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını zanneder. Halbuki
kabir azabının olduğunu dinimiz açıkça bildiriyor.
** ** ** ** ** ** ** ** ** **
** ** ** ** ** **
MEHAZLAR :
**
** YUKARIDAKİ MAKALE ;
http://www.dinimizislam.com/
WEB SİTESİNDEN NAKLEDİLDİ.
****
*****
altuntopnet@gmail.com
BUCA / İZMİR