*
Astronomik olarak Kamerî ay, Dünya-Ay doğrusuyla Dünya-Güneş doğrusunun aynı hizaya gelmesi, yani aralarındaki düzlemin, ekliptik düzlemine dik açı
oluşturmasıyla başlar ve aynı şartın tekrar oluşması ile sona erer. Bu
şartın oluştuğu an, Ayın yeniay (içtima, kavuşum) durumudur. Kavuşum
anında, Ay tam olarak Dünyayla Güneş arasına girer ve bu durumda Ay'ın
görülmesi imkansızdır. Kameri ayın başlangıcına ait Fıkhî hüküm ise hilalin
görülmesidir (ru'yet). Ru'yet ise daima kavuşumdan belli bir süre sonra
gerçekleşir. Çünkü Ay'ın kendisi ışık yayan bir cisim değildir ve ancak
Güneşten gelen ışınları yansıtmaktadır. Kavuşum anında Güneş, Ay ve Dünya
aynı hizada bulunduklarından Ay'ın Güneş ışığını Dünyaya aktarması mümkün
değildir. Ay bu noktadan ayrılarak doğuya meyleder ve oluşan açı ile ışınlar
Dünyaya düşmeye başlar. Hilalin görülebilmesi için, yansıyan ışığın,
gökyüzündeki aydınlık seviyesinden daha parlak olması gerekir. Halbuki ay
üzerindeki kraterlerin sebep olduğu pürüzlü yüzey, eğik gelen ışınları
yutmakta ve böylece Ay faz açısı yaklaşık 7º olana dek Güneş ışınları
Dünyaya ulaşamamaktadır. Işık parlaklığının yeterli seviyeye ulaşması ve
Hilalin (dürbün/teleskopla) görülebilmesi için ise 8-10 derecelik bir açının
oluşması gerekir. Çıplak gözle görebilmek için ise 9-11 derecelik bir açı
gereklidir. Nem, sis, atmosferin ışığı kırma oranı ve gökyüzü aydınlığı gibi
atmosferik olayların etkisi nedeniyle kesin bir açı tanımlanamamaktadır.
Ayrıca Ay'ın görülebilmesi, havanın açık veya bulutlu olmasına da bağlıdır.
İslâm
Dini’nde ibadetlerin Arabî [Kamerî] aylara göre yapılması emredilmişdir. [Kamerî aylarda
neyin ölçü alındığını bilmeyenler, haliyle, orucun bazen yazın, bazen
baharda, bazen de kışın tutulmasının sebebini ya anlamıyorlar, ya da anlamak
istemiyorlar.] Bunun sebeblerinden biri Ramazan ayıdır. Zira Ramazan ayı hicrî Kamerî
aylardan olup, Miladî seneye göre her yıl, 10-11 gün evvel başlamaktadır.
Böylelikle 33 senede tam bir devir yaparak senenin bütün günlerinde oruç
tutulmuş olmaktadır. [Oruç tutulma zamanı] Miladî seneye göre başlasa idi,
kuzey yarımkürede yazın oruç tutulurken, aynı anda güney yarımkürede
yaşayanlar kışın oruç tutacaklar veya bunun aksi olacaktı.
Hicrî
sene de miladî ve Rumî târihler gibi 12 ay esâsına dayanır ve Muharrem ayı
ile başlar, Zilhicce ile sona erer. Ayların adları şunlardır: Muharrem,
Safer, Rebiulevvel, Rebiulahir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir, Receb, Şabân,
Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce. Hicrî sene, Ay'ın Dünyâ etrafındaki
dönüşü esasına dayandığı için milâdî yıldan 10.875 gün daha kısadır. Aylar
da bâzen 30 gün çeker. Hicrî senenin kabulünden beri asırlardır İslâm
âleminde 01 Muharrem sene başı olarak kabul edilmişdir. Hrıstiyanlığın
aslında bulunmayan, fakat sonradan kabul edilen yılbaşı günü, onlara ait
özel bir gündür. Eskiden, Müslümanlar 01 Muharremi sene başı kabul eder, bu
günde birbirlerini ziyaret eder, tebrikte bulunurlar, hediyeler verirlerdi.
O gün Müslümanlar için âdetâ bayram sayılırdı. Ziyaretlerde ve gönderilen
tebriklerde yeni yılın, birbirlerine ve bütün insanlara hayrlı olması için
duâ ederler, büyükleri, âlimleri evinde ziyaret ederlerdi. Temiz giyinmek ve
fakirlere sadaka vermek de dikkat edilen hususlardandı.
1.
DURUM: YENİ AY SAFHASI
* Ay, Güneş’in ve yıldızların,
şark (doğu)dan garba (batıya) doğru olan, günlük hareketlerine
iştirak ettiği gibi, Yerküre (Dünyâ) etrafında batıdan doğuya doğru da
hareket etmektedir. Bu hareketi Güneş’in batıdan doğuya doğru olan
hareketinden daha sür’atlidir.
Ay, bu hareketinde bir devrini 27 gün 8 saatte tamamlamaktadır. Bu sebeb
ile günlük devrini yıldızlardan elli dakika otuz saniye sonra tamamlar.
Güneş ise, dört dakika sonra Nısf-ün Nehâr’a gelir ve Güneş'den 45 dakika
sonra gurûb eder (batar). Ay, Yerküresinin etrafında dönerken, mahrekinin
bulunduğu müstevî ile husuf müstevîsi arasında takriben beş derecelik (5o)
bir zaviye (açı) vardır.
Yeni Ay safhası, Ay, yerküre etrafındaki yörüngesi
üzerinde hareket ederken Güneş ile Yerküre arasında bulunduğu -yani Ay ile
Güneş, Yerküresinin aynı tarafında olarak, üçü bir doğrultuda bulunduğu -
zamandır. İşte bu âna, hey’et veya felekiyat denilen ilim dalında, “ictima”
tabir edilir. Bugünkü modern astronomide ise; ictimanın Türkçe karşılığı
olarak, “kavuşum” denilmektedir. İngilizcesi de, birleşme manasında
conjunction’dır. Bu vaziyet astronomik yani hesabî bakımdan kamerî ayın
başlangıcıdır.
Ay'ın devamlı değişen yarı kısmı
Güneş tarafından tamamıyla ve sürekli ışıklandırılmaktadır. Dünya etrafında
döndüğünde Dünyaya bakan yüzü, Güneş ışıklarına girer ve terk eder. Buna
göre de görünümü değişir. Yeni Ayda yani Ay Güneş ile konjoksiyon
halindeyken (takriben Dünya ile Güneş arasındayken) Ay'ın
görünen tarafına
Güneş ışınları vurmaz. Böylece, yeni ay, Dünyadan görülemez.
* Yeni Aydan maksat görülebilen Hilâlden bahs edilmediği
aşikardır. ( …takriben Dünya ile Güneş arasındayken…) denildiğine göre
kavuşum zamanından bahs edildiği anlaşılıyor. Bu halde Hilâlin
görülemeyeceği gayet açık olduğu gibi, Zaten görülebileceği de söylenmiyor.
* Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye isimli İlmihâl
kitabında bahs edilen “Hilâl, 'Yeni Ay' demektir.” Sözü
“görülebilen ilk hilâl” den yani hilâlin ilk görüldüğü zamandan bahs ediyor.
* “Yeni Ay Safhası” denilince astronomi ve
coğrafya kitaplarında anlatılan bilgi ile İlmihallerde ve fıkıh kitaplarında
anlatılanlar maalesef birbirini tutmuyor.
* Ay, Güneşin ve yıldızların, doğudan batıya doğru olan,
günlük hareketlerine iştirak ettiği gibi, Dünya etrafında batıdan doğuya
doğru da hareket etmektedir. Bu hareketi, Güneşin batıdan doğuya doğru olan
senelik hareketinden daha hızlıdır. Ay, bu hareketinde, bir devrini 27 gün 8 saatde tamamlamaktadır.
Ay, yerküresi etrâfında, batıdan doğuya doğru hareket ederken, Dünyâ ile Güneş arasına girince, üçü de aynı hizâya gelir.
Yani, Ay Dünya etrafında dönerken, Dünya'nın aynı tarafında Güneş ile Dünya
arasında üçü bir doğrultuda olurlar.
Bu durumda Ay, conjonction halinde iken, Ay'ın Arz'a bakan tarafı karanlıkta
kaldığından -Aydınlık olan yönünün tamamı görülme düzleminin arkasında
bulunduğundan- bütün gün ufkumuzun üstünde olmasına rağmen, Yeryüzünün
neresinden bakarsak bakalım görülemez. Bu zemâna (Muhak) denir. Muhak zemânı
sabit
olmayıp, Yirmi sekiz (28) sâat ile yetmiş iki (72) sâat
arasında değişmektedir. İctimâ' vakti, Muhak zemânının tam ortası olup,
Türkiye Takvîmi'nde her ay için yazılmışdır.
Yerküre de Güneş etrafında hareket ettiği
için, iki İctima' vakti arasındaki zaman, 29 gün 13 saat olmaktadır. İctima’
vaktinde, Güneş ile Ay, ayni vakitte Nisf-ün Nehâr’dan geçmektedir. İctima'
on dört (14) saat geçmeden evvel, yani Yerküre ile Ay’ı Yerküre de Güneşi
birleştiren iki yarım doğru arasındaki Beynûnet = Elongation zaviyesi
(açısı) sekiz derece (8o) den az iken, hilâl hiçbir yerde
görülemez.
Yerküre de Güneş etrafında hareket ettiği
için, iki İctima’ vakti arasındaki zaman, 29 gün 13 saat olmaktadır. İctima’
vaktinde, Güneş ile Ay, ayni vakitte Nisf-ün Nehâr’dan geçmektedir. İctima'
on dört (14) saat geçmeden evvel, yani Yerküre ile Ay’ı Yerküre de Güneşi
birleştiren iki yarım doğru arasındaki Beynûnet = Elongation zaviyesi
(açısı) sekiz derece (8o) den az iken, hilâl hiçbir yerde
görülemez.
Yeniay : Ay’ın
Dünya ile Güneş arasında bulunması durumlarında oluşur. Ay’ın Dünya’dan
tarafı karanlıktır.
Ör: Güneş batarken Ay batıdadır.
İctima zamanını tesbitte kesinlik
vardır, dakika ve saniyesine varıncaya kadar ince bir şekilde bilinebilir;
nitekim, güneş tutulması hadiseleri de gözle görülebilen "özel ictima"
durumlarıdır ki, herkes zamanını önceden bilip, gözleyebilir.
Buna mukabil, yeni hilâlin
görünme yeri ve zamanı konusunda ise kesinlik yoktur; konuda bazı
belirsizlikler olduğunu, yani görünmenin ihtimal halinde kaldığı bölgeler
bulunduğunu belirtiyorlar. Ayrıca eski ve yeni tarihlerde, dış ülkelerde ve
yurdumuzda hesap yanılmalarının vuku bulduğu da bir gerçektir. Bu bakımdan
ru'yet-i hilâl esastır ve müneccim, muvakkit ve hesap uzmanının hesabına
uymak fıkıh kitaplarımızda muteber sayılmamıştır.
ŞEKİL : 1. AY'IN ELONGASYONU ( UZANIMI )
*** *** *** *** *** *** *** ***
2. DURUM: İLK
HİLAL SAFHASI
Yeni Ay’dan
birkaç gece sonra, Ay'ın Güneş ışığına tâbi yarım kısmının bir kenarı C
harfinin ters görünümüne benzeyen ince bir kavs şeklinde Güneşin batışından
kısa bir zaman sonra ufkun batı kısmında gözükmeye başlar. Bu safhaya
İlk Hilâl Safhası denir. Hilâl şekli günden güne batıdan doğuya
doğru mevkî değiştirerek bir miktar büyür. Bir hafta sonra Ay'ın ¼ ‘ü
aydınlanmış olarak gözükür.
İlk
Hilâl Safhasındaki Ay'ın batı kısmı aydınlık,
doğu kısmı ise karanlıktır. Yalnız akşamları gözüktüğü için Akşam
Hilâli de denir. Hilâlin uç kısımları daima Güneşin bulunduğu
mevkînin ters yönüne doğrudur.
İlk Hilâl, Güneşin doğusunda
bulunduğundan biz onu batı ufuk hattında görürüz.
Ay, Yerküresi etrafında,
batıdan doğuya doğru hareketine devam ederken ictimâ hâlinden sekiz derece ayrılınca,
Güneşin batışından sonra ufuktan beş derece yüksekte iken Hilâl halinde
görülebilir. Bu zaman Güneş hangi memlekette batmakta ise yalnız o boylam
derecesindeki memleketlerde Hilâl görülebilir. Sonraki vakitlerde ise
bunların batısındaki memleketlerde de Güneşin batışından sonra görülmeye
devam eder.
Bazen bu evrede Dünyadan
yansıyan ışık sebebiyle bütün Ay yuvarlağı hafif aydınlık olarak belli
belirsiz görülebilir.
Güneş ışığı Ay yuvarlağını
kapladıkça Hilâl genişler ve bir yarım daire biçimini alarak İlk Dördün
Evresi’ne ulaşır..
İlk Hilâl Safhası, Hicrî Kamerî
takvime göre o ayın ilk gününe rastlar.
İlk Hilal Safhası
HİLÂLİN DOĞACAĞI GÜNÜ TESBİT ETMEK MÜMKÜNDÜR.
Hilâlin görüleceği
günü değil, doğacağı günü doğru olarak tesbit etmek mümkündür. Nitekim
tesbit edilmektedir. Fakat dinimiz, Ramazan orucuna başlamayı ve bayram
etmeyi hilâlin doğmasına değil, hilâlin görülmesine bağlamışdır. Hilâl, ya
hesapların bildirdiği günde veya bir gün sonra görülür, hesap ile bildirilen
günden evvel doğmaz.
Ru'yet
anındaki faz açısı (yukarıda bahsedildiği üzere) küçük olduğundan,
Ay'ın
batışı, Güneşin batışından az sonra gerçekleşir. Bu nedenle
(sebeple) hilal, Güneş battıktan 10-40 dakika sonra batı yönünde ve kısa bir
süre zarfında gözlenebilir. Bunun dışındaki şartlarda, yani gündüz
vakti ve doğu tarafında görülen hilal, eski aya aittir (kavuşum öncesi).
Hilalin eski aya ait olduğu, uçlarının sağ tarafa (doğuya) dönük olmasından
da anlaşılabilir.
Görüldüğü gibi, kavuşum anı objektif olarak tanımlandığından, günümüzün
astronomi ilmiyle dakikası dakikasına hesaplanabilmektedir. Ancak ru'yet
yani Hilâlin ilk görülmesi sübjektif olup, gözlemleyene ve atmosferik
şartlara göre değişebilmektedir. Bu nedenle (sebeple) astronomik hesaplama ile Ru'yet
anını bulmak mümkün değildir. Ancak yukarıdaki bilgilerin ışığında denebilir
ki; belli şartlar oluşmaksızın hilalin görülmesi mümkün değildir ve
astronomi ilmi, en azından hilalin görülmesinin mümkün olduğu en erken anı söyleyebilir. Örneğin, 8 derecelik faz açısı oluşmadan
Ay'ın teleskopla
bile görülmesi imkansızdır. Faz açısı dışında; Ay'ın batış saati, akşam
vaktindeki Ay dikey açısı, bulunulan enlem, sıcaklık ve hava basıncı gibi
faktörler de Ru'yet kriterlerine dahil edilebilir.
Allahü
teala’nın koyduğu nizamda noksanlıklar ve yanlışlıklar yoktur. Güneş'in ve
Ay'ın hangi saatte doğup batacaklarını çok önceden hesapla bilmek mümkündür.
Fakat, hesapla bildirilen vakitlerden evvel doğup batmaları mümkün değildir.
Bu sebeple Ramazan-ı Şerif, hesapla bulunan günden önce başlayamaz. Kamerî Yeni
Ayın Hilâli hesapla bildirilen zamanda doğar; fakat, bazen doğduğu gün
görülmeyebilir. Ramazan Ay’ını tesbit için Hilâli, yani gökte Yeni Ay'ı
aramak ve Ay'ı görmek, eğer görülemezse, Şa'ban ayını otuz(30) güne
tamamlamak lazımdır. Hilâli görmekle Ramazanın başlaması, mümkün değildir.
Şeyhülislam Mustafa Sabri
Efendi buyuruyor ki: (Şa'ban Ayının 29 çektiği hesap ile kat’i olarak
bilinse, gerçekten de 29 olarak çekse, Ramazanın girişini tesbit gayesiyle
Hilâl gözetlense, Hilâl doğduğu halde, hava bulutlu olduğu için görülemese,
Şa’ban otuz gün olarak kabul edilir. Yine bunun gibi, Ramazan Ay’ının 29
çektiği hesap ile kat'i olarak bilinse, hakikatte de 29 olarak çekse, hava
bulutlu olduğu için görülemese, Ramazanı otuz(30) güne tamamlamak dinimizin
emridir. Çünkü Hadis-i Şerifte, ( Hilâli görünce, oruç tutunuz, tekrar
görünce orucu bırakınız. ) buyuruldu.
3. DURUM: İLK DÖRDÜN SAFHASI
Yeni Ay
safhasından takriben 7 gün sonra Ay’ın ¼ 'ü Dünyaya ışık yansıtarak yarım
daire şeklinde görülür. Buna göre Ay'ın yalnız
görünen yüzünün değil; tamamının ¼ ünün görünmesine, İlk Dördün Safhası
denildiği anlaşılmaktadır. Bir başka deyiş ile Ay'ın Dünya'ya bakan kısmının
yarısının görünmesine denilmektedir. Ancak bu durumda Dünya'ya bakmayan
kısmı görülmediğinden İlk Dördün Safhası'na İlk Yarımay Safhası da
denilebilir. Bu safhada Ay’ın uzanımı
90o olup,
Ay kuadratür durumundadır denir.
Ay, Yeryüzü ve Güneş bir dik
açı yapar görünümündedir. Ay, Güneşten 6 saat geri kalmıştır. Güneş
batarken, Ay gözlem yerinin meridyeninde bulunur. Uygun atmosferik şartlarda
gece yarısına kadar gözükür..
İlk dördün safhasındaki Ay’ın batı
yarısı aydınlık, doğu yarısı ise karanlıktır.
İlk dördün safhası, Hicrî Kamerî
takvime göre o ayın 7. veya 8. gününe rastlar.
İlk Dördün Safhası
4. DURUM: İKİNCİ DÖRDÜN SAFHASI
Elongasyon 90o den büyük olduğu zaman Ay’ın görülen alanı gittikçe büyümeye devam eder. Aynı zamanda her akşam yaklaşık
52 dakika geç doğar. Elongasyon
90o
ile 180o
arasında olduğu zamanki
safhaya İkinci Dördün Safhası denildiği gibi, Şişkin Ay
Safhası da denir.
Güneş
ile Ay arasındaki uzaklık (elongasyon) 135o olduğu zaman, Hicrî
Kamerî takvime göre o ayın 10. veya 11. günüdür.
5. DURUM: DOLUNAY SAFHASI
İlk
dördün safhasından bir hafta sonra (Elongasyon 180o olunca) Ay
karşı kavuşumdadır, denir.
Ay'ın aydınlanan ve
görünen kısımlarını ayıran daireler birbiri üzerine geldiğinden, Güneşin
batışı anlarında, Ay doğu tarafımızdan bir daire şeklinde gözükür. Bu
durumda Ay'ın aydınlanan yarım küresi, Yeryüzünden tam olarak görülür. Güneş
batarken Ay, ufkumuzun üzerine bakır renginde doğar.
** Tam 62 gün boyunca 16 adet kamera ile birlikte beklenerek doğru anda yakalandığı ve Güneş ve Ay'ı iki ağaç arasında gösterdiği iddia edilen fotoğraf montajdır.
* Dolunay
zamanında Ay'ın Dünya'ya bakan yüzeyi tamamen aydınlanmış olarak görülür ve
bu durumda Ay ile Güneş arasındaki açısal uzaklık 180° dir. Yani
Dolunay ile Güneş zıt yönde bulunur. Bunun sonucu olarak Güneş Dünyanın
batısından batar iken; Dolunay Dünya’nın doğusundan doğar; Güneş Dünyanın
doğusundan doğar iken de, Dolunay Dünya’nın doğusundan batar. Ay bütün gece
ufkumuz üzerinde kalır. ayrıca Dünya'ya yansıtılan ışık Ay'ın kendi ışığı
olmayıp Güneşden aldığı ışıkdır. Bu sebeplerle Dolunay ile Güneş'in yanyana
veya altalta bulunması; kameranın veya fotoğraf makinesinin objektifine
düşmesi imkânsızdır. İnternetde paylaşılan bir kısım görseller dijital
montaj ürünü olduğu açıkça görülmektedir.
* Yeni aydan 14 gün sonraki görünen durumudur.
Ay, Dünya etrafındaki hareketinin yarısını tamamladığında Dünya ve Güneş'le
aynı hizada yer alır. Böylece Ay Güneş'ten aldığı ışınları Dünya'nın
karanlık yüzeyine yansıttığı için Dünya'nın bu yüzeyinden daire şeklinde
parlak görülür. Bu görünümü Dolunay durumudur.
Dolunay safhasına Dünya’ya bakan yüzünün tamamı
aydınlık görülür.
Dolunay
safhasına Buna Bedr-i tam denir.
Dolunay
safhası, Hicrî Kamerî takvime göre o ayın 13. 14. veya 15. gecelerine
rastlayan Ay'ın
en parlak, en beyaz olduğu safhadır.
"Ayın on dördü" diye söylediğimiz şey budur.
Dolunay'dan sonra parlaklık gittikçe azalır.
Ay,
akşamdan sabaha kadar gökyüzünden hiç ayrılmaz, Dünyayı aydınlatır. Bu
sebeble o günlere ayın en aydınlık geceleri manasında Eyyam-ı
bî’z denmişdir. Bî’z kelimesi dilimize de girmiş olan beyazdan
gelir.
Ay'ın Dünya’dan tarafının tepsi gibi aydınlık görüldüğü
evredir. Bu sırada Ay Güneş’e göre Dünya’nın arka tarafındadır. Ör: Güneş’in
battığı sırada Ay doğudadır.
Uyarı
: Ay tutulması dolunay evresinde, Güneş tutulması yeniay evresinde olur..
*
Dünya'nın Güneş etrafındaki
yörüngesi elips şeklinde olduğu gibi; Ay'ın Dünya etrafındaki yörüngesi
de elips şeklindedir. Bu sebeple Dünya'ya olan uzaklığı sürekli olarak aynı olmadığından,
bazen Dünya'ya yaklaşırken, bazen de Dünya'dan uzaklaşır. Dünya'dan en uzak
olduğu "Apoge" olarak adlandırılan konum, Ay'ın en küçük göründüğü konum budur. Dünya'ya en yakın konumu "Perige" olarak adlandırılan konum ise; en büyük göründüğü konum olup, Dolunay evresiyle beraber Süper Ay olarak adlandırılır.
Dolunay Safhası MED - CEZİR OLAYI
Bir ay
içerisinde büyük med ve cezir, Ay’ın yeni ve Dolunay safhalarında gerçekleşir.
Bunun nedeni [sebebi] Ay ve Güneşin çekim kuvvetleri birleşir.
(1+2,2=3,2) Bir ay içinde küçük med ve cezir Ay'ın ilk ve son dördün
safhaları da gerçekleşir. Bunun nedeni Ay ve Güneş'in çekim güçlerinin birbirini ters yönde etkilemesidir.
Bir yıl
içinde en büyük Med ve Cezir ekinoks tarihlerinde (21 Mart - 23 Eylül)
gerçekleşir. Diğer taraftan, sene içinde Dünya’nın Güneş’e ve Ay’ın Dünya’ya
en fazla yaklaştıkları devrelerde de Gel-Git amplitüdü (farkı) artmaktadır.
Yörüngesi üzerinde Dünya, Güneş’e en yakın olduğu günberi noktasına geldiği
zaman (3 Ocak) Güneş’in çekimi de artar. Ay ise yörüngesi üzerinde her Ay
bir defa Dünya’ya en yakın duruma gelmektedir. Bu yaklaşma sırasında çekim
kuvveti artacağı için Gel-Git de şiddetlenir..
Okyanus sularının yükselip alçaldığı Gel-Git olayı
Dünyanın her yerinde aynı oranda gerçekleşmez. Bunun nedeni (sebebi), Dünya'nın her
noktasının Ay'a uzaklığının aynı olmaması ve dolayısıyla Ay'ın uyguladığı
çekimin de farklı olmasıdır. Okyanuslara etki eden bu çekim sonucunda sular
bir yöne doğru yükselerek çekilir, Ay'ın Güneş'e ve Dünya'ya olan konumlarının
değişmesiyle de çekim ortadan kalkar ve böylece suların geri geldiği gel-git
alanları oluşur.
Kuşkusuz Gel-Git olayı, Yüce Rabbimizin kusursuz
mucizelerle yarattığı evrendeki sistemlerden yalnızca biridir. Mucizevi
Gel-Git olayındaki hassas dengeler ise bunlarla sınırlı değildir. Ay'ın
çekimi okyanusların yükselmesine sebep olurken, okyanuslar ikinci bir
kuvvetle Ay'ın zıt yönünde Dünya'ya doğru da çekilmektedir. Bunlar
gerçekleşirken Dünya dönüşüne devam ettiği için her gün iki Gel-Git olayı
gerçekleşir. Gel-Git zamanları Güneş, Ay ve Dünya'nın birbirlerine olan
konumlarının değişmesiyle her bölgede farklılık göstermektedir. Örneğin
Gel-Git olayı, Kuzey Kaliforniya’da her gün iki kez gerçekleşirken, Meksika
Körfezinde bir yükselme ve bir alçalma şeklinde bir kez gerçekleşmektedir.
AY TUTULMASI
* Ay Dünya etrafındaki yörüngesini
tamamlarken, Dünyanın Güneş ve Ay arasında kalmasına neden olabilir. Bu
durumda Ay yüzeyine düşen Güneş ışınları Dünya tarafından engellenmiş olur.
Karanlıkta kalan Ay kısa süreli de olsa Dünyadan gözlenemez bu olaya
Ay Tutulması adı verilir. Bulutsuz bir gecede
çıplak gözle rahatlıkla fark edilebilen bu olay, Güneş tutulmasına göre,
Dünya yüzeyinde daha geniş bir alandan gözlenebilir. Ay tutulmasının Dünya
yüzeyinden gözlenebildiği alan Dünyanın yarısından 24º kadar fazladır.
Ay,
geçirdiği Dolunay evrelerinin bazıları sırasında Dünya'nın gölgesinin içinden
geçer. Bu durumda Ay tutulması yaşanır, yani Ay yüzeyine vuran direkt Güneş
ışığı kesilir ve Ay, Dünya'nın gölge konisinden çıkana kadar karanlıkta
kalır. Dünyanın atmosferinden geçen Güneş ışınları üzerine düştüğünden
genellikle tamamen gözden kaybolmaz.
Ay ve
Güneş Tutulmaları;
Ay, Güneş ve Yer’in uzayda birbirlerine göre konumlarının bir sonucu olarak
ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birinin gölge konisinin diğeri üzerine düşmesi
için bu üç cismin yaklaşık aynı doğrultuya gelmiş olmaları gerekir. Bu da
ancak Ay’ın Yeni Ay ve Dolunay evrelerinde Ay'ın düğüm
noktalarına yakın olması durumunda mümkün olur.
Güneş
karşı düğüm noktasında veya ona yakın olduğu zaman Dünya'nın gölgesi Ay
üzerine düşer. Bu 1.360.000.km. uzanan gölge konisi Ay uzaklığından 8800 km.
geniştir. Ay saatte 3456 km. hareket ettiği için; ortalama ay tutulmasının
zamanı yaklaşık 40 dakika ile bir saat arasında değişir. Ay tutulması,
yeryüzünün Ay’ın ufuk çizgisinin üzerinde olduğu herhangi bir bölgesinden
gözlenebilir.
Eğer,
Ay'ın yörünge düzlemi, tam olarak Yer’in yörünge düzlemi ile çakışık olsa
idi; her Dolunay evresinde Ay Tutulması ve her yeni ay evresinde
Güneş tutulması meydana gelirdi.
Ay'a
karşı olan Dünya üzerine çarpan Güneş ışınları Dünyanın atmosferi tarafından
kırıldığı için, Ay tutulmasında Ay tamamen kaybolmaz. Dünya etrafında
kırılan ışıklarda mavi renk yutulduğu ve kırmızı renk yansıtıldığı için,
Dünyanın gölgesi kırmızı renkte görülür. Bu zayıf ışık kalıntıları
görünürlüğü mahalli atmosferik şartlara bağlı olarak Ay'ı tuhaf bir bakır
renginde ortaya çıkarır.
Ay'ın
yarıçapı Dünya’nınki ile mukayese edildiğinde çok küçük olduğundan,
Dünya’nın tamamı Güneş ve Ay diskinin dış teğetlerinin oluşturduğu gölge
konisinin içine girmez. Bu nedenle (sebeple) bir Güneş tutulması Dünya
üzerinde ancak belirli bölgelerden görülebilir.
Halbuki Ay Tutulması'nda
durum böyle değildir. Ay tutulması o anda gece olan yerlerin tümünden
gözlenebilir. Ay tutulmalarında Dünya, Ay ile Güneş'in arasına girer ve
Dünya'nın gölgesi Ay'ın tamamını perdeleyebilecek kadar büyük olur.
Nokta
şeklindeki bir ışık kaynağından her doğrultuda sonsuz ışın yayılır.
Işınların önüne saydam olmayan cisimler konulursa, arkasındaki bir cisme
gölge düşer. Bu olay ışınların doğrular halinde yayılmasının bir sonucudur.
Işık
kaynağı büyük olursa; keskin bir gölge ile birlikte yarı gölge de oluşur.
Yarı gölgeye, kaynaktan çıkan ışınların bir bölümü gelir, bir bölümü
gelemez. Güneş ve Ay tutulmaları ışığın doğru yolla yayıldığını gösteren
tabîî bir olaydır.
&
ŞEKİL: 2. * YUKARIDA
AY TUTULMASI ŞEKİLLERİ
GÖRÜLMEKTEDİR.
6. DURUM: ÜÇÜNCÜ DÖRDÜN SAFHASI
Dolunay safhasından sonra Ay'ın aydınlanan kısmının batı tarafından
eksilmeye başladığı durumdur. Bu durumda, Güneş battıktan bir müddet sonra
Ay doğar. Güneş batarken batı tarafında henüz ufkumuzun üzerindedir.
Dolunay safhasından yeni ay safhasına kadar geçen süre içinde kuzey yarım
küreden bakılırsa, Ay'ın parlak kısmı sol yarısında ve güney yarım
küresinden bakılırsa, sağ yarısındadır.
Elongasyon 180o ile 270o
arasında olduğu safhadır.
Üçüncü dördün safhasında
Elongasyon 235o olduğu zaman, Hicrî Kamerî takvime göre o ayın
18. veya 19. gününe rastlar.
7. DURUM: SON DÖRDÜN SAFHASI
Dolunay safhasından takriben 7 gün
sonraki durumdur. Elongasyon 270o olduğu zamanki bu safhaya
Son Dördün Safhası denir. Ay, Güneşten 18 saat geri kalmıştır.
Gece yarısından sonra doğar. Ay'ın aydınlanan ve görünen kısımlarını ayıran
daireler, yine birbirine göre dik durum alırlar. Ay, herhangi bir gözlem
yerinin meridyeni üzerinde yarım daire şeklinde görülür.
Buna göre Ay'ın yalnız görünen yüzünün değil; tamamının
¼
ünün görülmesine, Son Dördün Safhası denildiği anlaşılmaktadır. Bir başka
deyiş ile Ay'ın Dünya'ya bakan kısmının yarısının görünmesine denilmektedir.
Ancak bu durumda Dünya'ya bakmayan kısmı görülmediğinden Son Dördün
Safhası'na Son Yarımay Safhası da denilebilir.
Son dördün safhasındaki
Ay'ın doğu
yarısı aydınlık, batı yarısı ise karanlıktır. Bu safhadan yaklaşık bir hafta
sonra Ay tekrar görülemez olur ve kısa bir süre sonra aynı safhalar tekrar
başlar.
Son dördün safhasında Hicrî Kamerî takvime göre o ayın 22
veya 23. gününe rastlar.
Sondördün:
Ay'ın sol yarısının aydınlık görüldüğü evredir.
Ör: Güneş doğarken Ay tepe noktasındadır.
8. DURUM:
SON HİLAL SAFHASI
Ay’ın
son dördün
safhasından sonra her geçen gün bize görülemeyen (karanlık) kısmı yavaş
yavaş aydınlanarak Yeryüzündeki gözlemciye daha çok görülmeye başlar. Birkaç
gün sonra Ay yine Hilâl şeklinde görülür. Yalnız sabahları gözüktüğü için
Sabah Hilâli de denir.
Sabah
Hilâlinde, Ay'ın
aydınlık kısmı (dış bükeyliği) daima Güneş'in bulunduğu tarafa, -doğuya
doğru- dönüktür.
Sabah
Hilâli, Güneşin
doğuşundan biraz önce ufkun doğusunda görülür.
Eski-hilâl, Kamerî ayın son günlerdeki şeklidir; yani dolunaydan son
dördüne (Yarım-Aya) doğru küçülmeye başlayan Ay'ın, son hafta günden güne
daha da incelerek vardığı durumdur. Bu, sabahları Güneş doğmadan önce (ve
biraz daha sonra) görülebilir. Bu günlerde Ay her sabah doğuya doğru açı
olarak
12º kadar kaymış bulunur; böylece
Güneşin ufuktan doğma yerine ve
zamanına günden güne yaklaşır, nihayet fi'len yok olur. Ay'ın bu sıralarda,
gündüzün veya gecenin bir saatinde, Dünya ve Güneşle bir hizaya gelmesi
hadisesi vuku bulur ki, buna "kavuşum: ictima' hali" derler.
İctima'dan sonra
Güneş gökyüzünde Ay'dan öne geçer. (Halbuki ictimadan önce Ay Güneşten önde
idi.); Ay her gün yine
12º kadar geri kalmaya devam eder ve tabii artık
gökyüzünde Güneş batmasından sonra, yani akşamleyin görünmeğe başlar. İşte
bu devrede ilk görünen ince aya yeni-hilâl denilir. Eski hilâl ile yeni
görünen hilâl arasında büyük bir zaman aralığı bulunur (en aşağı bir buçuk gün)
(
İslâm Mecmuası - Temmuz 1986 ).
Son Hilal Safhası
****
ŞEKİL : 3.
AY'IN SAFHALARI YUKARIDA GÖRÜLMEKTEDİR.
AY'IN YÖRÜNGE HAREKETİ
Ay ile Yer aslında bir çift sistem gibi hareket etmektedirler.
Bu sistemin merkezi Ay ile Yer'in merkezini birleştiren doğru üzerindedir, fakat Ay'ın kütlesi
Yer'in kütlesine göre çok küçük olduğundan bu merkez Yer kabuğunun
içerisinde olmaktadır. Bu harekette Ay'ın Yer etrafında eliptik bir
yörüngede dolanması kabulünü getirmektedir.
Ay'ın yörünge
hareketi sırasında gök eşleğine uzaklığı (Dikaçıklığı) değişir ve yıldızlara
göre daha geç doğma süresi 20 dakikaya kadar inebilir, bazı konumlarda ise 1
saatten fazla olabilir. Ay'ın bu hareketi, Yer çevresindeki yörünge
hareketinin bir sonucudur. Burada Yer'in Güneş çevresindeki hareketinin de
etkisi vardır.
“Ay'ın hep aynı yüzünü görürüz… ”
Ay’ın gözlediğimiz hareketlerinde en ilginç olanı, kendi ekseni
etrafında dönmesidir. Kendi ekseni etrafında bir tam dönme süresi Yerküre
etrafındaki yörüngesinde bir kez dolanma süresine eşittir (Yörünge dönemi =
Yer’den bakıldığında, yörüngesi üzerinde bir yıldız ile ardarda aynı
doğrultuya gelmesi için geçen süre=Yıldızıl Ay = 27.322 gün ). Kilitlenmiş
Yörünge hareketi denilen bu dönme dolanma sürelerinin eşitliği sonucunda,
Yer’den bakıldığında Ay’ın hep aynı yüzü(aynı yarıküresi) görülür.
Yörüngelerin elips olması, yörünge üzerinde hız değişimlerinin olması ve
çekim etkileri gibi etkenler sonucu Yer'den görülen yüzey tam yarıküre ( %50 ) değil, biraz daha fazla yaklaşık %59 u kadar olur.
Bizim göremediğimiz tarafını ise sadece uzay araçları ile görüntüleyebilmekteyiz.
|