Madde ile Mânânın; Ruh ile Vücûdun; Akıl ile Zekânın Buluştuğu Adres
Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM
BAZI ÖNDE GELEN EVRİMCİLER
EN SON ÇAREYİ UZAYLILARDA BULMUŞLARDIR
** Bazı evrimci bilim adamları canlılığın kendi kendine oluşamayacağını
gördüklerinden, yeni bazı senaryolar üreterek evrimden
vazgeçmemek için çırpınmaya devam etmişlerdir. Bu, aslında Darwinist büyünün evrimci bilim adamları üzerindeki en belirgin
etkilerinden biridir. Evrimci bilim adamları; eğer bir iddia
evrim teorisinin sıkıştığı bir noktaya mantıksız da olsa
herhangi bir açıklama getiriyorsa, ona kolaylıkla inanabilirler.
Ama Yaratılışı ispatlayan en kesin ve en açık delilleri dahi
kesinlikle ve büyük bir kararlılıkla reddederler. Bu etki,
gerçek bir büyüden farksızdır.
Bu büyünün bir insan üzerinde ne
kadar zararlı etkilerinin olabileceğini daha iyi görebilmek
açısından şöyle bir örnek verelim: Francis Crick, 1950'li
yıllarda DNA'nın yapısını keşfeden iki bilim adamından biridir.
Bu, şüphesiz bilim tarihi için çok önemli bir buluştur; çok uzun
araştırmalar, büyük bir bilgi birikimi ve yetenek
gerektirmektedir. Nitekim bu bilim adamı yaptığı araştırmalardan
dolayı Nobel Ödülü de kazanmıştır.
Francis Crick, hücre ile ilgili
çalışmaları sırasında hücrenin yapısına, içindeki çarpıcı
tasarıma hayran kalmıştır. Nitekim koyu bir evrimci olmasına
rağmen, DNA'nın mucizevi yapısına şahit olduktan sonra yazdığı
eserinde bilimsel bir gerçeği şöyle ifade etmiştir:
Bugün sahip olduğumuz bilgiler
ışığında, dürüst bir adamın yapabileceği tek yorum hayatın bir
mucize eseri olarak ortaya çıktığıdır.
Evrime ve dolayısıyla hayatın
tesadüfler sonucu oluştuğuna inanan Crick, hücredeki detayları
görünce, yukarıdaki sözleri söylemiş ve hücrenin varoluşunu
tesadüflerle açıklamanın mümkün olmadığını, bunun ancak bir
mucize olabileceğini belirtmiştir. Oysa evrimciler, tesadüf
dışında bir açıklamaya inanmazlar, çünkü bu onların Allah'ın
varlığını kabul etmelerini gerektirir. Ama hücredeki
mükemmelliği ve kusursuzluğu yakından görmek Crick'i o kadar
etkilemiştir ki, ideolojisine ters olmasına rağmen bunu itiraf
etmek zorunda kalmıştır.
Ancak Crick, Allah'ın varlığını kabul
edemeyeceğini, bu nedenle üstün bir akıl gerektiren ve
tesadüflerle açıklanamayan bu sürecin "uzaylılar" tarafından
yaratıldığını iddia etmiştir. Crick'e göre uzaylılar dünyaya ilk
DNA'yı getirerek hayatı başlatmışlardır!
Darwinizmin karanlık büyüsü Francis Crick'i o kadar etkilemiştir
ki; Crick Allah'ın varlığını kabul etmektense uzaylıların
dünyaya getirdiği ilk DNA ile hayatın başladığına inanmayı
tercih etmiştir.
Aslında bu garip iddia, ilk olarak 1908 yılında
İsveçli kimyacı Svante Arrhenius tarafından ortaya atılmıştı ve
Arrhenius, hayatın tohumlarının başka bir gezegenden radyasyonun
yarattığı basınç yoluyla dünyaya gelmiş olabileceğini
söylemişti. Bu iddia bilimsel bulunmamasına ve pek itibar
görmemesine rağmen, Francis Crick tarafından çok inandırıcı
bulundu. Crick, 1981 yılında yayınladığı Life Itself (Yaşamın
Temeli) isimli kitabında, başka bir güneş sisteminde yaşayan
canlıların, diğer hayat olmayan gezegenlerde de hayatı başlatmak
için canlılık için gereken tohumları bu gezegenlere
bıraktıklarını ve onların bu "yardımseverlikleri" sayesinde
dünyada hayatın başladığını söylemiştir.
Dikkat edilirse, evrimcilerin hayatın kökenine
karşı "açıklama" olarak öne sürdükleri bu iddia aslında hiçbir
şey açıklamamaktadır. Çünkü "İlk canlılık nasıl ortaya çıktı?"
sorusu, bu senaryo içinde de cevapsızdır. Crick gibi evrimciler
"Canlılığı kim oluşturdu?" sorusuna "uzaylılar" diye cevap
vererek, "O halde uzaylılar nasıl ortaya çıktı" sorusuna yol
açmış olurlar. Bu soru evrimci mantıkla hiçbir şekilde
çözülemez. Sorunun tek cevabı, tüm hayatı yaratan, ancak kendisi
yaratılmamış olan ve sonsuzdan beri var olan tek bir
Yaratıcı'nın varlığını kabul etmektir. Yani tek gerçek cevap,
canlılığın Allah tarafından yaratıldığı cevabıdır.
Francis Crick gibi ünlü bilim adamlarının sadece
bilim kurgu filmlerinde rastlayacağımız türden bir "uzaylılar"
hikayesine nasıl inanabildiğini düşünüyor olabilirsiniz. Ancak
Crick'in bu saçma iddiası bile, diğer bir evrimci tezin yanında
son derece "tutarlı" kalmaktadır. Bu iddiaya göre, 3.7 milyon
yıl önce dünya üzerinde ortaya çıkan ilk canlı hücre, bazı
biyoloji mühendisleri tarafından üretilmiştir!
Peki ama nasıl? İşte bu soruya verilen cevap, çok
ilginç bir cevaptır. Bu tezi savunan evrimciler, ilk hücrenin,
bir uzay gemisine atlayıp zamanda yolculuk yapan geleceğin
insanları tarafından tasarlandığını savunmaktadırlar.
Bunun çok açık bir mantıksal
çelişki olduğunu görmek için fazla zeki olmaya gerek yoktur
elbette. Çünkü kendi atalarını "üretecek" olan bir insan
neslinin nasıl ortaya çıkacağı sorusunun bir cevabı yoktur. Öne
sürülen bu tezin saçmalığı o kadar açıktır ki, insan bunun
evrimciler tarafından nasıl olup da dile getirilebildiğine
şaşmaktadır. Ama, çaresizlikten olacak, Batı'nın en "saygın"
bilim dergilerinden biri olan Scientific American, Mart 1994
sayısında bu tezden söz ederken şu satırları yazmaktan
çekinmemiştir:
Mantıksal bir çelişki olmaktan
uzak bir biçimde... bir türün kendi eski yaşamının köklerine
yapacağı bir geri-dönüşün teorik mümkünlüğü, temel fizik
prensiplerinin kaçınılmaz bir sonucudur.
Materyalist inanışa sahip insanların içine
düştükleri çelişkiler onlar için kaçınılmazdır. Çünkü bu
insanlar, açıkça gördükleri halde gerçeği gizlemeye
çalışmaktadırlar. Allah, materyalist inanışa sahip olan
insanların içine düştükleri bu durumu şöyle açıklamaktadır:
Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış'
göğe andolsun; siz, gerçekten birbirini tutmaz bir söz
(çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz. Ondan çevrilen
çevrilir, kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler'; ki
onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler. (Zariyat
Suresi, 7-11)
Bu kişiler, kitabın başında söz
ettiğimiz "büyülenmiş" adam gibi hareket etmektedirler. O adam
hava günlük güneşlik olduğu halde, içinde bulunduğu büyünün
etkisiyle gökyüzünün bulutlu olduğunu ve hatta yağmur yağdığını
iddia etmekteydi. Bu kişiler de apaçık Yaratılış Gerçeğini kabul
etmemek için, ellerinde hiçbir bilimsel ve mantıksal delil
bulunmamasına rağmen, hayali uzaylılardan veya zamanda yolculuk
yapan bilim kurgu kahramanlarından medet ummaktadırlar.