**
Alm.
Intelligenz,
Klugheit (f),
Fr.
Intelligence,
İng.
Intelligence. En geniş
mânâsıyle bir genel zihin gücü.
Psikolog
Terman’a göre, zekâ
“mücerret (soyut) düşünme yeteneği”dir.
Davis, zekâyı, “edinilen bilgilerden faydalanarak
meseleleri halletme kâbiliyeti” olarak açıklar.
Stern ise, “yeni karşılaşılan
hallerin gereklerini, düşünme yeteneğinden faydalanarak
karşılayabilme, yeni hayat şartlarına uyabilme gücü” olarak
görür.
Bergson’un klâsik târifine
göre zekâ, “evvelce elde edilmiş tecrübe ve bilgilerden istifâde
ederek bugünkü hayat meselelerini çözmek ve hayat şartlarına
uymak kâbiliyeti”dir.
Hinsie ise
zekâyı, üç ana gruba
ayırarak târif
etmektedir. Bu müellife göre, abstre (mücerret, soyut) fikir ve
sembolleri anlama ve kullanma kâbiliyeti teorik zekâyı; muhtelif
makina ve âletleri anlama,
çalıştırma ve keşfetme kâbiliyeti mekanik zekâyı, insânî
münâsebet ve
ictimâî hâdiselerle
ilgili durumlarda akıllı ve mantıkî bir şekilde hareket etmek
kâbiliyeti ise sosyal zekâyı teşkil etmektedir.
Zekâ, akılla karıştırılmamalıdır. Zekâ, bir meleke, bir
alışkanlıktır. Bu kuvvet yardımı ile insan, bilinen şeylerden
bilinmeyenleri çıkarır. Delilleri toplayarak aranılan şeyleri
bulur. Zekâ, sebep ile netice arasındaki bağlılıkları bulmak,
benzeyiş ve ayrılışları anlamaktır. Akıl anlayıcı bir kuvvettir.
Hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayırt etmek
için yaratılmıştır. İsviçreli
Clapare
de zekâyı, “yeni icap ve vaziyetlere, zihnin en iyi şekilde
uyması”dır diye anlatmıştır. Yâni muhite uymayı sağlayan bir
kuvvettir. Tek hücreli hayvanlar, muhitin yalnız tesir etmesi
ile hal değiştirerek bu tepkiye uyar. Daha ileri olan
eklembacaklılarda, tepkilere
sevkitabiî
(içgüdü)
ler de katılır. Kemikli
hayvanlarda, bu iki kuvvete alışkanlık da karışır. En yüksek
hayvanlarda ve insanlarda ise, muhite uymak için yeni bir
faaliyet, bir davranış ortaya çıkar ki, bu da zekâdır.
Bergson diyor ki: “Her asrın geri kalmış kısımları,
tabiate uymak, hayvanlar ve
kendileri arasında münâsebet kurmak için âletler yapmıştır. Bu
aletler, zekâ ile yapılmıştır.” Alet yapmak, teknikte yükselmek
akla değil, zekâya alâmettir. Zekâ, içgüdüden yukarı, akıldan
aşağı, bir şuur basamağıdır. Aklın tatbikçisi gibi olan zekâ,
akıldan önce teşekkül etmektedir. Akıllı kişiler, teorik yollar
ve kâideler ortaya koyar. Zeki kimse, bunların pratiğe tatbikini
sağlar. Zekâ düşünebilme kuvvetidir. Fakat, düşüncelerin doğru
olması için, akıl lâzımdır. Zeki insan düşüncelerinin doğru
olabilmesi için bir takım prensiplere muhtaçtır. Bu prensipleri
idâre eden akıldır.
Her zeki kimseyi akıllı sanmak doğru değildir. Zeki bir kimse,
büyük bir kumandan olabilir. Akıllı kimselerden öğrendiği
usûlleri, yeni harp vaziyetlerine uydurarak, kıtaları
fethedebilir. Fakat aklı az ise, bir hatâ ile, başarıları
felâkete döner. Meselâ Napolyon’un zekâ saçan askerî plânları,
zaferleri ve akılsız hareketlerinin sonu olan felâketleri
meydandadır. Üçüncü Selim Han zamânında, Napolyon’un, Suriye’de,
İslâm askerleri karşısında bozguna uğrayarak nasıl kaçtığı
târihlerde yazılıdır. Bir
arslanın
zekâsı, insan zekâsı kadar kuvvetli olsaydı, bu
arslan öteki
arslanlardan, on bin kat daha çok korkunç olurdu.
Zekâ, yeni doğmuş bir çocukta
potansiyel olarak vardır, zamanla olgunlaşır. Fikrî gelişimin en
hızlı olduğu zaman onuncu yaşa kadar olan dönemdir. Zekânın
gelişmesi, beynin ve sinir sisteminin olgunlaşmasına dayanır.
Normal olarak, zekâ, doğuştan
îtibâren şahsın olgunluğa erdiği 15-25 yaşlara kadar devamlı
olarak artmaktadır. Fizikî ve bedenî büyüme ve gelişmede de
olduğu gibi, zekâdaki gelişmenin ilk beş senesinde çok süratli
olmasına mukâbil, 10-16 yaşlarda gitgide yavaşlamakta ve 15-20
yaşından sonra
tamâmiyle
durmaktadır. 20 yaşına kadar gelişen zekâ, ondan sonra 7-8
senelik bir duraklamayı tâkiben hızla zayıflamakta ve
düşmektedir.
Zekânın ölçülmesi: Zekâ birtakım testler aracılığıyla
ölçülebilir. Bu gâyeyle birçok test geliştirilmiştir. Târihte
bilinen ilk zekâ testi Osmanlı Devletinde uygulanmıştır. O zaman
saraya bağlı olan Enderun adlı mektebe, Müslüman ve gayri
müslim çocukları bir çeşit zekâ
testiyle seçilerek alınırlardı. Enderun, idâreci ve devlet adamı
yetiştirirdi (
Bkz. Enderun). Batıda
kullanılan ilk zekâ testini bir Fransız psikologu olan
Alfred Binet
ve Dr.
Theodor
Simon yapmıştır. “
Binet-
Simon
Testi” adı altında 1905 yılında yayınlanan bu test, Paris
ilkokullarında başarısız kalan öğrenciler arasında zekâca geri
olanlarla zekâca normal olup, olumsuz çevre faktörlerinden
dolayı başarısız kalanları ayırt etmek gâyesiyle meydana
getirilmiştir.
Zekâ testleri muhtelif yaşlardaki
çocukların normal olarak (yâni % 50’sinin) yapabilecekleri
işlerden, çözebilecekleri problemlerden ve
cevaplandırabilecekleri sorulardan meydana getirilmiştir. Bu
tipik sorular, problemler ve işler, etraflı incelemelerden sonra
tespit edilmiştir.
Binet-
Simon
Testi son yıllarda revizyondan geçirilerek Stanford-
Binet
Testleri adı altında hâlen çocuklarda geniş ölçüde
kullanılmaktadır. 8 yaşındaki bir çocuğa kendi yaşından iki yıl
öncesine âit olandan başlanarak testler uygulanır. Çocuk bunları
bildiği gibi, 8 yaşına âit problemleri de çözebilir, daha ileri
yaşlara âit olanları yapamazsa normal zekâlı sayılırlar. Böyle
bir çocuğun doğum yaşı gibi zekâ yaşı da sekizdir. Şâyet 8
yaşındaki bir çocuk kendi doğum yaşının problemlerini çözemeyip,
ancak 7 yaş seviyesine kadar olan problemleri halledebiliyorsa
zekâ yaşı 7 olarak kabul edilir. Dokuzuncu yaşa kadar olan
problemleri çözüyorsa, 9 zekâ yaşında sayılır. Buna göre çocuğun
zekâ yaşı, doğum yaşından üstün veya düşük oluşuna göre
zekâsının üstün veya düşük olduğu anlaşılır.
Zekâ yaşının doğum yaşına bölünmesiyle
zekâ derecesi tespit edilir. Kesirden kurtarılması için 100 ile
çarpılarak elde edilen rakama “zekâ bölümü” (IQ) adı verilir.
Yâni:
İnsanları zekâ derecelerine göre düşükten yükseğe doğru
sıralarsak, normal dağılma eğrisi (çan eğrisi) elde edilir.
Zekâ bölümlerinin (IQ) mânâları
şunlardır:
IQ 0- 25 arası “ağır gerilik” (idio)
IQ 26-50 arası “orta gerilik” (embesil)
IQ 51-75 arası “hafif gerilik” (debil)
IQ 76-90 arası “sınır zekâlılar”
IQ 91-110 arası “normal zekâ”
IQ 111-125 arası “ileri zekâ”
IQ 126-140 arası “üstün zekâ”
IQ 140-155 arası “çok üstün zekâ”
IQ 156-ve üzeri “dehâ”
Üstün zekâlılık: 1000
rastgele
çocuk alınırsa, ancak 10 tânesinin bölümü 140 ve biraz üzerinde
olur. 160 ve 160’ın üzerinde olanların oranı ise binde birden
bile azdır. Bir bakıma yeryüzündeki tekniğin bulucuları ve
taşıyıcıları bu zekâlardır. Üstün zekâlı çocuklar üzerinde
yapılan geniş araştırmalar, bunların özellikleri hakkında bize
şu bilgileri vermektedir: Her şeyden önce, bu çocuklar vücut
sağlığı bakımından normalden üstün bulunmaktadırlar. Öyle ki,
doğdukları zamanki boy ve ağırlık ölçüleri normalin üstündedir.
Bebeklik devresinde daha az hastalık geçirmekte ve öteki
bebeklerden daha fazla uyumaktadırlar. Bu çocuklar erken diş
çıkarmakta, erken yürümekte ve erken konuşmaktadırlar. Okulda
çabuk ilerleme göstermekte ve teorik konulara daha fazla ilgi
duymaktadırlar. Genel olarak el mahâretini gerektiren konulara,
beden eğitimi ve resim derslerine fazla ilgi
göstermemektedirler. Vakit geçirmek için yaptıkları
faaliyetlerde okuma büyük yer almaktadır. Oyun oynarken
kendilerinden büyük arkadaşları tercih etmektedirler. Ergenlik
çağına akranlarından daha erken girmektedirler.
Şurası da muhakkaktır ki, sâdece üstün zekâya
sâhip olmak her şey demek değildir. Çok zeki oldukları halde
hayatlarını cezâevlerinde geçiren kimseler de çoktur (
Bkz.
Psikopati). Zekânın üstünde akıl dediğimiz kuvvet vardır ve
zekânın iyi yönde kullanılması önemlidir. Dînî ve ahlâkî
terbiye, çevre şartları ve hayat tecrübeleri zeki doğmuş olmanın
yanısıra büyük ehemmiyet taşır. Öte
yandan, okulda ve okul sonrası yaşayışta elde edilen başarılar
tabiî ki, alınan eğitimle de ilgilidir. Eğitim ancak mevcut olan
bir kâbiliyeti geliştirir.
Üstün zekâlı çocuklar yalnız kendileri, âileleri veya
memleketleri için değil, bir bakıma bütün dünyâ için önem
taşımaktadırlar. Çünkü, özellikle ilim dallarında onları
bekleyen çözülmemiş problemlerin cevapları; yapılacak keşifler,
bulunacak ilâçlar bütün insanlığın malı olacaktır.
Zekâ geriliği: Çocukluk
çağlarının en sık görülen rûhî şikâyet konusu, zekâ geriliğidir.
Dünyâ Sağlık Teşkilâtı bunu, “zihin kâbiliyetlerinin eksik veya
yetersiz gelişmesi” diye târif etmektedir.
Zekâ geriliğinin
sebepleri:
1. İrsî (soyaçekim) zekâ gerilikleri: Hafif derecedeki zekâ
geriliklerinin büyük bir kısmını bu grup meydana getirir. Anne
ve babanın geri zekalı olması hâlinde çocuk da geri zekâlı
olabilecektir. Alkolizm,
toksikomani,
aşırı yaşlılık buna etken olabilir.
2. Gebelik sırasında annenin ve bebeğin
karşılaştığı tehlikeler, önemli birer sebep sayılabilir: Çocuğu
düşürme denemeleri, özellikle hâmileliğin ilk üç ayında annenin
kızamıkçık, çiçek,
toksopalsmosis,
kabakulak, kızamık, çocuk felci, su çiçeği, mikrobik sarılık,
grip, boğmaca, tifüs, kızıl, sıtma geçirmesi gibi. Bu
hastalıklardan birine yakalanan kadının, doğacak çocuğunun
muhakkak geri zekâlı olması söz konusu değildir. Gebelikte
röntgen çektirme, sigara ve alkol kullanma yine zekâ geriliğine
sebep olabilir.
3. Doğum sırasında çocuğun beyninin
zedelenmesi, beynin oksijensiz kalması yine önemli
sebeplerdendir.
4. Dört-beş yaşına kadar beyin ve sinir sistemi hızlı bir
olgunlaşma (tekâmül) hâlindedir. Bu olgunlaşmayı engelleyen
sebepler (enfeksiyonlar, kafa travmaları ve zehirlenmeler), zekâ
gelişiminin duraklamasına veya aksamasına yol açabilirler.
Beynin, daha çok virüs adı verilen mikroplarla ortaya çıkan,
ansefalit dediğimiz
iltihâbî hastalığında hayâtî
tehlikeleri olabilir. Hastalığı atlatanların bir çoğunda zekâ
geriliği görülür. Küçük yaşlardaki boğmaca diğer bir sebeptir.
Menenjit, ciddî kafa darbeleri, ağır orta kulak iltihapları,
beyni etkileyen zehirlenmeler zekâ geriliğine yol açabilirler.
5. Beynin gelişmesini doğuştan veya
erken çocukluk çağında engelleyen mühim sebeplerden biri de
kafatasının yapı anormallikleridir.
Mikrosefali (küçük beyin) bunun tipik örneğidir. Kafa içi
sıvılarının basınç artması sonucu başın büyümesi ve gelişmekte
olan beynin sıkışması şeklinde meydana gelen, hidrosefali denen
hastalıkta zekâ geriliği oldukça sıktır. Bütün bunların dışında,
kromozom anormallikleri yine irsî (soyaçekim) bir başka zekâ
geriliği sebebidir.
Mongolismus
denen, Moğol ırkını andıran çocuklar, geri zekâlıların önemli
bir kısmını meydana getirirler. Zekâları hafif veya orta
derecede geridir. Normalde 46 olan kromozom sayısı 1 artarak 47
olmuştur. Daha çok ileri yaşlarda doğum yapan annelerin
çocukları arasında da rastlanır.
Zekâ geriliğinin sıralanması:
Zekâ gerilikleri, zekâ bölümlerine göre şu şekilde sıralanır:
IQ’su 0-25
olanlar ağır geridir (
idio): Bütün
zekâ faaliyetleri hemen
hemen yok
gibidir. Buna ilâveten birtakım bedenî gelişme kusurları da
vardır. Kurumlarca korunması gerekir. Bâzı basit alışkanlıkları
bile kazandırmak mümkün değildir. Bâzıları birkaç cümleyle
konuşma öğrenebilir. Büyük kısmı konuşmaz. Çoğu tuvalet,
beslenme alışkanlıkları kazanamaz. Büyük bir kısmında yürüme
bile gelişemez. Çoğu erken yaşta ölür.
IQ’su 26-50 arası
olanlar orta geridir (
embesil):
Normal bir çocuğun kâbiliyetinin yaklaşık en fazla yarısı kadar
kâbiliyeti gelişeceğinden, konuşmaları ve sosyal intibakları
daha sınırlı ve geç olacaktır. Çok az bir kısmı 10-12 yaşından
sonra basit okuma yazma öğrenebilir. Kelime hazineleri kıttır.
Günlük yaşantıları için gerekli olan basit uyum ve
alışkanlıkları kazanabilirler. Fazla sorumluluk taşımayan basit
el
zanaatlerinde veya tarla-bahçe
işlerinde 13-14 yaşından îtibâren çırak niteliğinde
çalıştırılırlarsa, işe uyum sağlayabilirler. Esâsen en doğru yol
da budur. Çevrelerince geri oldukları kolayca fark
edildiklerinden, alay konusu edilmemeleri, bilakis korunmaları,
desteklenmeleri gerekir.
IQ’su 51-75 arası
olanlar hafif geridir (
debil):
Zorlukla da olsa ilkokul öğretimine başlayabilirler, bir kısmı
okulu bitirebilir, bir kısmı ise okula hiç devam edemez. Bu
seviyedeki gerilerin kendine mahsus, hafif ve yavaş ilerleyen
eğitim programı çerçevesinde, özel alt sınıflarda eğitim
görmeleri gereklidir. Büyük şehirlerimizin bâzı ilkokullarında
böyle sınıflar vardır. Bu çocuklarda dikkat, muhâkeme, hâfıza,
irâde zayıf gelişir. Fikir üretimi kıttır. Heyecanları değişken
olup, telkine kolayca yatkın olduklarından gençlik ve
yetişkinlik yaşlarında kolayca suça yönelebilirler, şaka
kaldırmazlar. Geri oldukları kolayca fark edilemez,
uyumsuzlukları terbiyesizlik sayılabilir. Yetişkin çağa
vardıklarında 11-12 yaşındaki bir çocuğun zekâsına sâhip
olabilirler.
IQ’su 76-90 arası
olanlar sınır zekâlıdırlar: Normalle geri arasındaki kişilerdir.
Zekâ geriliğinin oranları: Bu
bölümlenmeye göre, zekâ bölümü (IQ) 75’ten aşağı olan çocuklar
geri zekâlı sayılır. Bunların çocuk kesimindeki oranı % 3
dolayındadır. Sınır zekâlılar ise % 10-15 arasındadır. Zekâ
bölümü 90’ın üstünde olanlar normal zekâlılardır. Bütün geri
zekâlıların yaklaşık % 75’i hafif, % 20’si orta, % 5’i ağır
gerilerdir.
Zekâ geriliğinde tedâvi: Şâyet
bir çocukta zekâ geriliği ortaya çıkmışsa, bunun giderilerek
tedâvisi mümkün değildir. Burada esas tedâvi, mevcut zekâ
kâbiliyeti ile en yüksek verimde, çocuğun aktivitesini ve
topluma uyumunu sağlayabilmek, mümkün olan seviyede öğretimini
sürdürebilmektir. Yâni eğitimini yapmaktır.
Psikomotor eğitim (yürüme, denge, koşma hareketleri, ince
el becerileri) önceleri önemlidir. Konuşma eğitimi özel bir yer
tutar. Ayrıca günlük hayatta gerekli olan bilgiler ve
alışkanlıkların (beslenme, tuvalet, tehlikelerden sakınma gibi)
kazandırılması gerekir. Bu uygulamalarda
müsbet davranış ve fiilleri teşvik, tasdik etme ve
mükâfatlandırma, daha sonra da tekrarlayarak pekiştirme başlıca
prensiptir. Menfi davranışlar engellenmeli ve doğrusu
öğretilmelidir. Âile ile de işbirliği yapılarak, evdeki
yaşayışın da tedâvinin paralelinde tesirini sağlamak gereklidir.
Zekâ testleri: Zekâ testlerinden
sık kullanılanlardan bâzıları şunlardır:
Cattell Zekâ
Testi: Kültürden arınmış bir testtir. Bütün toplumlara
uygulanabilir. Üç çeşidi vardır: Birincisi 4-8 yaş arasındaki
çocuklar ve
debiller (hafif zekâ
gerisi olanlar) için; ikincisi 8-12 yaş arası çocuklar ve bütün
yetişkinler için; üçüncüsü yüksek seviyedeki genç ve yetişkinler
için hazırlanmıştır. Sorulan soruların belli bir zaman içinde
cevaplanması istenir.
Alexander Pratik Zekâ
Testi: Bu testle ilkokulu bitiren çocukların teknik
kâbiliyetlerini ölçmek ve onları daha ileri sınıflara (özellikle
sanat okullarına) yöneltmek maksadıyla hazırlanmıştır. Test aynı
zamanda özel sınıflarda okutulması
icab
eden çocukların tespitinde çok işe yaramaktadır. Testte tahta
kutulardan, boyalı küplerden çeşitli problemler çözülmesi
istenir.
Porteus
Labiret Testi: Zekâ
fonksiyonunun özel bir şeklini ölçer. Meselâ, bâzı vaziyetlerde
temkinli davranmak, ileriyi görmek, çeşitli engellerden kendini
korumak gibi. Bu test bilhassa bir insanın bugünkü hayâtındaki
davranışlarda gösterdiği kâbiliyeti tespit eder.
Binet-Terman
Testi: Sözlü bir testtir. Okul, âile bilgisine ve kültürüne
dayanır.
Binet-
Terman
testinden bâzı örnekler:
Yaş 4:
1) Anlayış: “Ne
yaparsın?”
-Uyku gelince
-Üşüyünce
-Acıktığın zaman
2) Dört rakamı ezberden
tekrarlamak:
-4-3-7-9
-4-8-5-6
-9-1-5-7
Yaş 7:
1) Farklarını
söylemek:
-Sinekle kelebek
-Taşla yumurta
-Tahtayla cam
Yaş 10:
1) Saçma cümleler:
“Burada saçma olan nedir?”
a) Adamın biri diyor ki: “Öyle bir yol
biliyorum ki, evimden şehre doğru yokuş aşağı, şehirden evime doğru da yokuş
aşağı.”
b) Dün polisler vücûdu parçalara ayrılmış bir
ceset buldular. Bu şahsın kendini öldürdüğü zannediliyor.
c) Bir mühendis diyor ki: “Trende ne kadar
çok vagon varsa tren o kadar çabuk gider.”
d) Dün bir tren kazâsı oldu, fakat çok
önemli değil, yalnız 48 kişinin öldüğü söyleniyor.
Yaş 12:
1) Benzeyişleri
kavramak: “3 şey nasıl birbirine benzer?”
a) Yılan,
inek, serçe
b) Kitap,
öğretmen, gazete
c) Yün,
pamuk, deri
d) Bıçak,
kuruş, demir tel
e)
Gül, patates, ağaç
Binet-Terman
zekâ testinin değerlendirmesi ise şöyle olur:
140 ve
üstü deha
120-140 yüksek
zekâ
95-120 normal
zekâ
80-95 orta zekâ
70-80
aşağı zekâ
50-70
debil
20-50
impesil
0-20
idio
***
*** *** *** *** ***
* KAYNAK :
YENİ REHBER ANSİKLOPEDİSİ’NDEN ALINDI.
***
***