** İSLAM ÂLİMLERİNİN HASSASİYETİ
* İslam’ın şartlarından olan namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin belli vakitler içerisinde yapılması mutlaktır. Aksi hâlde yerine getirilmiş sayılmaz. Bu durum Müslüman ülkelerde evkat-ı şer’iyenin tayini meselesini en mühim husus kılmıştır. Müslümanları Güneş ve Ay’ın hareketlerine dair tetkikler yapmaya sevk etmiştir. Zira namaz vakitlerini hesaplamak, ilmî olduğundan öte, dinî bir meseledir. Bildirilmiş olan vakitleri hesap ile sağlama almak önemlidir. Lakin hesap ile bulunan vakitlerin din âlimleri tarafından tasdik edilmesi şarttır.
Bu hususu büyük âlim Taşköprülüzade “Mevdû’at-ul-ulûm” adlı eserinde şöyle izah etmektedir:
“Namaz vakitlerini hesap etmek farz-ı kifayedir. Müslümanların namaz vakitlerinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden almaları farzdır. İbadetlerin vakitlerini tayin etmek astronomiden yardım almayı icap ettirirken, tayin edilen vakitlerin tasdiki âyet-i kerime, hadis-i şerif ve müctehidlerin içtihatlarının dairesinde olur. Bu daire de fıkıh âlimleri tarafından çizilir.”
İşte, ibadetlerde vaktin önemine bağlı olarak İslâm tarihinde Güneş, Ay ve yıldızlar vasıtasıyla zamanın, özellikle imsak ve namaz vakitlerinin belirlenmesini konu alan ilm-i mîkat çok gelişmiştir. Namaz vakitlerinin tespitinde kullanılan çeşitli saatleri düzenleyen, bunların ayarları ve tamirleriyle ilgilenen kimselere “muvakkit”, bunların faaliyet gösterdikleri yerlere “muvakkithane” denilmektedir. Bu hususta ilmî çalışma yapan astronomlar ise “mîkatî” diye adlandırılırdı.
Osmanlı Devleti XVI. asırda siyasi, idari ve askerî alanda olduğu gibi bilim, kültür ve sanatta da en mütekâmil dönemini yaşıyordu. Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen beşi XVI. yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır.
Osmanlı Devleti’nde en önemli astronomlar İbrahim b. Seyyid, İshak Sa’di Çelebi, Yusuf b. Ömer, Mustafa b. Ali, Takiyüddin Râsid gibi âlimlerdir. Mustafa b. Ali astronomi ve coğrafya sahasında oldukça mühim bazı eserler telif etmiştir. Takiyüddin Râsıd da astronomi ve matematik sahasında birçok önemli eser vermesinin yanında İstanbul’da bir de rasathane açmış ve bazı gözlemlerde bulunmuştur.
Takiyüddin yeni geliştirdiği teknikler ve aletler vasıtasıyla gözlemlerinde yeni uygulamalar ve astronomi problemlerine orijinal çözümler getirmiştir. İlk defa mekanik saat kullanarak çok dakik gözlemler yapmıştır.
Müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait birçok vazifesi bulunmaktaydı. Bunların başında saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe gibi işler yapmak geliyordu. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci‘ne göre, bu tarihten sonra da Jacques Cassini Zîci‘ne göre hesap edilmiştir.
XVI. yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccimbaşılık Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi’nin vefatına kadar gelen bu müessese, onun 1924 yılında vefatıyla yerine tekrar müneccimbaşı tayin edilmeyerek lağvedilmiş ve 1927 senesinde başmuvakkitlik makamı tesis edilmiştir.
** İMSAK VAKTİ
* Malum olduğu üzere ibadetler için vakitlerin tayininde, Güneş en temel bir faktördür. Gölgelerin boyu ve şafağın doğuşu da Güneş’in gökyüzündeki konumuyla doğrudan ilgili hadiselerdir.
Bu sebeple hesap kurallarının oluşturulmasında Güneş’in yörüngesi temel alınmaktadır.
Güneş’in günlük hareketi olan bir turu esnasında ufuk düzlemiyle yaptığı açı zamana bağlı olarak sürekli değişir. Güneş’in gökyüzündeki yüksekliğini ifade eden ve Güneş Dikey Açısı adı verilen bu açı, vakitlerin hesaplanmasındaki en temel parametredir.
Güneş’in günlük hareketi olan bir turu esnasında ufuk düzlemiyle yaptığı açı zamana bağlı olarak sürekli değişir. Güneş’in gökyüzündeki yüksekliğini ifade eden ve Güneş Dikey Açısı adı verilen bu açı, vakitlerin hesaplanmasındaki en temel parametredir.
İslâm astronomi mütehassısı Ahmed Ziyâ Bey (Rub’-ı dâire) kitabında diyor ki: “Avrupalılar fecr-i sâdıkın başlaması olarak, ufuk üzerinde beyazlığın tamamen yayıldığı vakti hesap ediyorlar.
Bunun için, fecr hesaplarında, Güneş’in irtifâ’ını (-18) derece alıyorlar. Biz ise, ufuk üzerinde beyazlığın ilk görüldüğü vakti hesap ediyoruz. Bunun için de Şems’in (Güneş’in) irtifâ’ının, (-19) derece olduğu vakti buluyoruz.
Çünkü İslâm âlimleri, imsâk vaktinin, beyazlığın ufk-ı zâhirî üzerinde yayıldığı vakit değil, beyazlığın ufuk üzerinde ilk görüldüğü vakit olduğunu bildirdiler.”
**
**
** ORUCU YEMEK
* Fakat ülkemizde 1983 yılında birdenbire temkinsiz ve Güneş’in ufkun altındaki yükseklik açısı (-18) derece alınarak hesap edilmeye başlandı. Böylece 20 dakika daha fazladan yedirilmek suretiyle milletin orucu ile oynanmaya başlandı! Bu hâl ülkemizde ciddi tartışmalara yol açtı ve bu tartışmalar bitecek gibi de görünmüyor.
Aslında 2013 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in yaptığı açıklamalar yapılanların tamamen keyfî olduğunu ortaya koyuyordu.
Görmez, “Geçmiş İslam âlimlerinin büyük çoğunluğu, imsakin hesaplanmasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın esas aldığı 18 dereceyi benimseyerek fecr-i sadık’ı hesaplamışlardır” demekte fakat buna bir tek isim verememektedir.
Hangi âlimler bunu söylemişlerdir. Kaldı ki bir âlimin ifadesi de böyle bir uygulama için senet olamaz.
Oysa Sayın Görmez ve Diyanet yetkilileri 18 dereceyi esas alanların Avrupalı Hıristiyan astronomlar olduğunu iyi bilmekte fakat ifade etmekten kaçınmaktadırlar. Acaba Hıristiyan milletlerin imsak vaktinde hangi ibadetleri var ki imsak vakti için böyle bir dereceyi esas olarak kabul etsinler! Böyle yapmış olsalar dahi,
Müslüman astronomlar tarafından imsak vakti İslamî kâidelere göre takdir edilmişken, bu hususta yabancılara uymak mecburiyeti nereden çıkmıştır?
Yine Görmez 1949 yılında Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki‘nin talimatıyla Kandilli Rasathanesi’nin kurucusu bu konunun en büyük uzmanlarından Prof. Fatin Gökmen başkanlığında Kamil Miras, İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen,
Eyüp Müftüsü İsmail Habib Erzen ve Muvaakıt Yusuf Ziya Gökçe’den oluşan komisyonun da imsakin belirlenmesi için 19º’yi esas aldığını belirttikten sonra, “ancak Başkanlığımız, 1982 yılında imsak vaktinden temkini kaldırdığı sırada İslam’ın kolaylaştırma ilkesi doğrultusunda 19º yerine bilimsel bir kriter olan 18º’yi benimsemiştir” demektedir.
**
** ** MEHAZLAR ** **
** Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil - Türkiye Gazetesi , 13.05.2018
** Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil Web Sitesi -- www.ahmetsimsirgil.com/
**
**
**
** ** BENZER KONULAR ** **
**
**
**