Valide Sultan Kütüphaneleri
* Derler ya, “Osmanlı ilme, irfana, kitaba, kütüphaneye, eğitime
değer vermez, sadece savaşırdı. Kızları da okutmazdı”…
Külliyen yalan ve iftiradır…
Osmanlı ilme, irfana, kitaba, kütüphaneye, eğitime değer
verir, mecbur kaldığında da savaşırdı. Zaten savaşları ilim-irfandan gelen
teknik üstünlüğü sayesinde kazanırdı.
Osmanlı ceddimizin yaptığı savaşların yüzde doksan dokuzu,
tıpkı Çanakkale ve Milli Mücadele gibi, “savunma savaşı”dır! 600 yıllık
devlet ömrü içinde toplasanız beş-altı seneyi zor bulur.
Gerisi ilimdir, irfandır, inşadır, imardır, eğitimdir,
günlük hayattır.
İlim-irfan ise kadın olsun erkek olsun her Müslümana
farzdır! Kitap, “Kitab-ı kebir-i kâinat”tan başlayan eğitim sürecinin
olmazsa olmazıdır.
O kadar ki, valide sultanların bazıları camiye,
bazıları suya (çeşme, su yolu, sebil), bazıları ağaca-ormana yatırım yapıp
bu çerçevede hayır eserleri vücuda getirirken, bazıları da
kitaba-kütüphaneye yönelmiştir…
Valide sultanlar arasında kütüphane kurma geleneğini başlatan
ilk isim Sultan İkinci Selim’in eşi Nurbanu Sultan’dır.
Oğlu Üçüncü Murad tahta geçip, “Valide Sultan” olunca
pek çok hayır eserine imza attı. Bu arada Üsküdar Toptaşı semtindeki
muhteşem külliyesine bir de kütüphane inşa ettirip, külliyesinin
üniversitesinde (medrese) eğitim görecek öğrencilerin yararlanması için
öncelikle kendi kitaplarını bağışladı. Üç akçe gündelikle kütüphaneye bir de
“hafız-ı kütüp” tayin etti.
Nurbanu Sultan Kütüphanesi, Sultan Üçüncü Murad’ın ve
başkalarının kitap bağışlarıyla kısa sürede zenginleşti. İstanbul’un sayılı
kütüphanelerinden biri oldu.
Sonra ne mi oldu?..
Ne olduysa Cumhuriyet sonrası oldu! 1924 yılında çıkarılan
“Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (eğitimin birleştirilmesi) çerçevesinde
medreseler kapatıldı. Bundan Valide Sultan Kütüphanesi de nasibini aldı: El
yazması binlerce kıymetli kitap Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’ne
devredildi…
Devir sırasında pek çok el yazması kıymetli eser de yağmalandı
maalesef.
İsmihan Sultan Kütüphanesi: Sultan II. Selim ile Nurbanu
Sultan’ın kızı olan İsmihan Sultan, annesi gibi hayırsever, yine onun gibi
kitap âşığıydı...
1569’da Eyüp’te Sultâniye Medresesi’ni (başka isimlerle de anılır) kurdu.
Bir de kütüphane oluşturdu.
Bazı kaynaklarımız kütüphanede İsmihan Sultan’ın ilk eşi Sokollu Mehmed
Paşa’nın vakıf mührünü taşıyan 554 yazma eser olduğunu kaydediyor. Kimi
kaynaklarda ise İsmihan Sultan’ın vakıf mührünü de taşıyan 430 cilt yazma
kitap olduğu belirtiliyor.
Cumhuriyet döneminde, İsmihan Sultan Kütüphanesi de,
annesinin kütüphanesiyle aynı akıbeti paylaştı: Tevhid-i Tedrisat Kanunu
mucibince medrese ile birlikte kütüphane de kapanmış oldu. Kitaplar âdeta
“mahkûm” edildi. Bazıları bakımsızlıktan kullanılamaz hale geldi. Kalanlar
ise Eyüp’teki Hüsrev Paşa Kütüphanesi’ne aktarıldı. 1957 yılında da
Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledildi. Onlarcası kayboldu.
Hatice Turhan Sultan Kütüphanesi: Sultan Dördüncü
Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan da Galata, Üsküdar ve Sakız Adası’nda
kütüphaneler kurmuştur.
1663’te inşaatı biten Yeni Cami Külliyesi’ndeki kütüphaneye,
300’den fazla yazma kitabını bağışlamıştır.
Bu kitaplar Sultan Üçüncü Ahmed devrinde, Turhan Sultan Türbesi’nin
yanıbaşındaki bir binaya taşınmış, 1711 ve 1826’da da kataloğu
hazırlanmıştır. 1918’de ise kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi’ne
nakledilmiştir.
Kütüphanede günlük 15 akçe ile bir hâfız-ı kütübün (uzman
kütüphaneci) dışında bir kâtib-i kütüb (kütüphane kâtibi), bir de mücellit
görevlendirmiş, ücretlerini kendisi karşılamıştır.
Kütüphane Yirminci Yüzyılın başlarına kadar cami içinde
hizmet vermeye devam etti. Evkaf ve Maarif Nezaretlerinin çeşitli yerlerdeki
küçük kütüphaneleri bir merkezde toplama yönünde yaptığı çalışmalar
sırasında, 1914’te kütüphanedeki kitaplar, Sultanselim’deki kütüphaneye
aktarıldı. 1918’de ise Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledildi.
Bu kitapların çoğunun cilt, yazı ve süsleme bakımından
sanatsal değeri büyüktür. Kitaplar arasında Fatih Sultan Mehmed ve Kanuni
Sultan Süleyman için özel yazılan eserler de vardır. Kütüphanenin, Sultan
İkinci Abdülhamid döneminde bastırılmış bir kataloğu da mevcuttur.
Kitapların üzerinde Hatice Turhan Sultan’ın 1073 H.
tarihli vakıf mührü bulunmaktadır.
Dün kaldığımız yerden devam edelim…
Gülnüş Emetullah Valide Sultan Kütüphanesi: Sultan Dördüncü Mehmed’in eşi,
İkinci Mustafa ve Üçüncü Ahmed›in annesi Gülnüş Emetullah Valide Sultan
okumayı çok severdi. Fırsat bulur bulmaz kitaba kaçardı. Bu yüzden hatırı
sayılır miktarda kitap biriktirmişti.
Üsküdar’da, Kayserili Mimar Mehmed Ağa’ya yaptırdığı muazzam
külliyesine bir de kütüphane ilave ettirip yıllar boyu biriktirdiği kıymetli
kitaplarını bağışladı ve umumun istifadesine sundu.
Sonradan yapılan başka bağışlarla kütüphane genişleyip
zenginleşti.
Ne yazık ki, bu kütüphane de Cumhuriyetten sonra aynı akıbete
uğradı: 1924’te kitaplar Üsküdar Hacı Selim Ağa Kütüphanesi’ne aktarıldı.
Bu “nakil” sırasında pek çok el yazma eser yağmalandı,
bazıları tahrip oldu, bazıları kayboldu.
Nadide eserlerden olan kitapların üzerinde Gülnüş
Emetullah Valide Sultan’a ait, 1124 H. tarihli vakıf mührü bulunuyor.
Hayırsever Sultanın türbesi külliyenin içindedir.
Mihrişah Sultan Kütüphanesi: Kütüphane kurma geleneğini sürdürenler
arasında, Üçüncü Mustafa›nın eşi, Üçüncü Selim›in annesi Mihrişah Valide
Sultan da var. Oğlunun tahta çıkmasının ardından valide sultan olan Mihrişah
Sultan, Eyüp’te Mihrişah Valide Sultan Okulu ve Külliyesi’ni yaptırdı
(1795).
Halıcıoğlu Kışlası ile Haliç Köprüsü arasındaki iki minareli
Mihrişah Valide Sultan Camii’ni de yaptırıp yanına kütüphane inşa ettirdi.
Eyüp Sultan Camii içindeki dolaplara kitap bağışlayarak
ismiyle anılacak kütüphaneyi kurdu.
Toplamda 500 civarında kıymetli eserden oluşan bu tarihi
kütüphane 1924’te çıkarılan aynı kanuna (Tevhid-i Tedrisat) kurban edildi:
Kitaplar Eyüp’teki Hüsrev Paşa Kütüphanesi’ne nakledildi. 1957’de de
Süleymaniye Kütüphanesi’ne aktarıldı. Ama her taşınma bir kayıp demekti. Çok kıymetli el yazması
kitap kayboldu.
Bezmiâlem Pertevniyal Sultan Kütüphanesi: Pertevniyal
(Pertev-Nihal) Valide Sultan, İkinci Mahmud›un eşi, Sultan Abdülmecid’in
annesidir.
Tam bir eğitim-öğretim tutkunudur. Kitaplara mücevher muamelesi yapmış bir
okuma sevdalısıdır. Ayrıca birçok mimari eserin ve hayır eserinin vücuda
gelmesinde emeği vardır. Yaptırdığı okullardan biri, günümüzde Cağaloğlu’nda
hizmet veren Anadolu Lisesi’dir.
Bezmialem Valide Sultan, yaptırdığı her okula bir
matbaa, bir de kütüphane kurardı. Aksaray’da yaptırdığı külliyeye kütüphane
de ekletmiş, kitaplarını bağışlamıştır.
1872 tarihli vakfiyesine göre, bağışladığı
kıymetli kitap sayısı 828 cilttir. Bağışladığı kitapların büyük bir kısmı
zarif ciltleri, nefis hat ve tezhipleriyle dikkat çekmektedir.
Kütüphanede iki hâfız-ı kütüb görevlendirildiği, bunlardan
birincisinin 300, ikincisinin 250 kuruş ücret aldıkları, vakfiyesinden
anlaşılmaktadır.
Eserler sonradan Bayezit Devlet Kütüphanesi’ne
nakledilmiştir.
Bunlar gibi daha pek çok örnek var. Kısaca şunu
söylemek mümkündür: Osmanlı kadını, özellikle de saray kadını, bize
anlatıldığı gibi, “süslenip püslenmekten başka şey düşünmeyen cahil-cühelâ
takımı” değildi. Kitapla ve sanatla haşir-neşir yaşayan münevver (aydın)
insanlardı.
Saraylı Sultanlar olmasaydı, İstanbul, İstanbul
olabilir miydi?
** 30-31.12.2019 -- Yavuz BAHADIROĞLU --- Yeni Akit Gazetesi'nden İktibas edilmişdir.
*** *** *** ***