* Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i
Şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm
bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de kendi devirlerinde böyle
bir mesele söz konusu olmadığı için, bu bağışın hükmüne temas
etmemişlerdir. Ancak dinimizde, Kitap ve Sünnet’in delaletlerinden
çıkarılmış genel hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve Sünnet’te açık
hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni meselelerin hükümleri,
fakihler tarafından bu genel kaideler ile hükmü bilinen benzer
meselelere kıyas edilerek (tahriç yoluyla) çıkarılmıştır. Organ ve doku
nakli konusundaki hükmün tayininde de aynı yola başvurulması uygun
olacaktır.
İslam âlimleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için
ölü annenin karnının yarılmasına, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan
kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine başka kemiklerin nakline,
bilinmeyen hastalıkların teşhis ve tedavilerinin sağlanabilmesi için,
yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi
yapılmasının caiz olacağına fetva vermişler; canlı bir kimseyi kurtarmak
için, ölünün vücut bütünlüğüne müdahale etmeyi caiz görmüşlerdir
(Nevevî,
el-Mecmû‘, III, 145; Fetâvâ’l Hindiye, V, 440).
Zaruretin
Tarifi: Mecelle
şarihlerinde Ali Haydar efendi: Dinin yasak ettiği bir şeyi, yapmaya
veya yemeye mecbur eden, duruma
zaruret derken, Hidaye şarihi
İbni Humam: Kişinin
öyle bir duruma gelmesi ki şayet yasak olan şeyi işlemese helak olmasıdır
diye beyan etmiştir. Ebubekir Cessas
gibi bazı Âlimlerde: Kişinin kendisi veya uzvu helak olması olarak beyan
etmişlerdir. Muvafakat Sahibi
Şatibi ve bu gibi düşünen bazı
Alimlere göre de zaruret: Dünya ve Ahiret maslahatının kıyamı için
olmassa olmaz olan, şöyleki yapılmadığı takdirde dünya maslahatı istikametinde
cari olmayacağı gibi ahirette de kurtuluşun olmayacağı ve nimetlerin kaçmasına
sebep olan şey olarak tarif edilmişlerdir. Mevsuatil fıkhiyyenin
ifadesi doğrultusunda Usulcülere göre zaruret: الضروريات الخمس (beş
zaruri olan şeyler) dediğimiz dinin, nefsin, aklın, nesebin, malın
muhafazasından biri üzerine korkmak olarak tarif edilmiştir. Curcani
gibi diğer âlimler de: Kaldırılması mümkün olmayan nazile (gelen bir
mesele) olarak beyan etmişlerdir. Malikilere göre zaruret:
Helaktan veya çok şiddetli zarardan korkmaktır. Şafi fukahasından olan
İmamı Remli Nihayetül muhtaç kitabında zarureti: Ölümden veya
hastalıktan korkmak veyahut ta bunların dışında abdestin halefi olan teyemmümü,
suyun bulunmasıyla beraber mubah kılan her türlü mahsur diye tarif
etmiştir.
* Sual: İnsanların organlarını, kanını satmak veya
kullanmak haramdır. Üstelik, (Haramda şifa yoktur) hadisiyle haramla tedavi de
caiz olmadığına göre, organ nakli nasıl caiz olur? Bir de, Müslüman birinin
organı kâfire takılsa ahirette, o organ nasıl cevap verecektir?
Cevap: İnsan organları mülk olmadığı için, satılamaz, bağışlanamaz;
fakat zaruret halinde kullanılması için izin verilir. İzin
verilince, organı paralı veya parasız almak ve zaruret halinde kullanmak caiz
olur.
Müslüman uzman doktor, bir hasta için, (Organ naklinden başka
çare yok) derse, ölü veya diriden organ nakli caiz olur. Din ayrılığı
gözetilmez. (El-Hedyül-İslami) Cahil biri, (Organ nakli
haramdır. Yaşayan kimse ameliyat edilince de eziyet görmüş olur. Eziyet ise
haramdır. Şu hâlde ameliyat haramdır. Peygamber, “Ölünün kemiğini kırmak, onu
diri iken kırmak gibidir” buyurduğu için ölünün karnını kesmek, dirinin karnını
kesmek gibi haramdır. Ameliyat edilene ve organı alınan ölüye böyle eziyet
edilince de, “Müslümana eziyet eden, bana eziyet etmiş olur. Bana eziyet eden de
Allaha eza etmiş olur” hadisine göre, Allah’a eziyet edilmiş olur) diyor.
Halbuki dinimiz, (Bir organı kurtarmak, hayatı kurtarmak gibi zaruridir)
buyurur.
** Organ Bağışlamak
Sual: Dinimize göre, ölen birinin organlarının, başka birine nakli için, yakınlarının izin vermesi gerekiyor mu? İnsan sağlığında, (Ben ölünce
organlarımı bağışladım) diyebilir mi?
Cevap: Dinimizde, insanın hiçbir organı mal değildir. Alınıp
satılmaz, bağışlanmaz. Ne kendisinin, ne de yakınlarının satmaya, bağışlamaya
yetkisi yoktur. Bir kişi ölünce, doktor lüzum görürse, ölüden hastaya nakil
yapılabilir; dinen, kimseden izin almak gerekmez.
Kanuni bir mecburiyet varsa, hayattayken, (Ben ölünce organlarımın
alınıp ihtiyacı olan bir hastaya verilmesine izin veriyorum) diye bir kâğıt yazıp bırakabilir.
Öyle bir kâğıt bırakmasa da, ihtiyaç olunca ölüden organ alınabilir.
Sual: Ben öldükten sonra, organlarımın,
hastalara verilmesini istiyorum demenin, dinen mahzuru var mıdır?
Cevap: “Ben öldükten sonra, kanımın ve organlarımın,
hastalara, yaralılara verilmesini istiyorum” demek caiz değildir. Çünkü bu söz,
organlarını vakfetmek veya sadaka olarak vermek, yahut vasiyet etmek olur.
Bunların üçünün de sahih olabilmeleri için, mütekavvim mal ile yapılmaları
lazımdır. Hür insan ve hiçbir parçası mal değildir. Harpte esir alınan kölenin,
yalnız canlı olan bütün bedenine mal denilmiş ise de, organları ve ölüleri mal
değildir.
“Ben öldükten sonra, kanımın, uzuvlarımın bir Müslümana
verilmesine zaruret olursa, verilmesi için, izin veriyorum” demek caiz olur.
** Zaruretler Haramı Helâl Kılar
**
Kur’an’da (Bakara, 2/173; Mâide, 5/3; En‘âm, 6/119, 145) ve hadislerde (Müsned,
V, 96, 218; Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 36) insan hayatını tehdit eden bir açlık ve
zaruret halinde haram fiillerin mubah hale geleceği ve günahın kalkacağı
bildirilmiştir. İslâm ölüye değer vermekle birlikte, insana ve hayata daha çok
değer vermiş, hayatı korumayı dinin beş temel maksadından biri saymıştır.
Kur’an’da (Bakara, 2/173; Mâide, 5/3; En‘âm, 6/119,
145) ve hadislerde (Müsned, V, 96, 218; Ebû Dâvûd, “Et‘ime”, 36) insan hayatını
tehdit eden bir açlık ve zaruret halinde haram fiillerin mubah hale geleceği ve
günahın kalkacağı bildirilmiştir. İslâm ölüye değer vermekle birlikte, insana ve
hayata daha çok değer vermiş, hayatı korumayı dinin beş temel maksadından biri
saymıştır.
Bu durum, fıkhın "Zaruretler, mahzurlu (sakıncalı) olan şeyleri helal kılar." ve "Zararın ağır olanı, daha hafif olanıyla giderilir." genel kaidelerine uyan bir
davranıştır. Ayrıca, zaruret halinde "iki şerden ehven olanı tercih edilir"
görüşüne de uygundur. Çünkü burada bir hayatı kurtarmak söz konusudur.
* Zaruret olunca birçok yasaklar mubah olur.
Zaruret hâlinde, haram olan bir işi, zaruret bitene kadar
yapmanın caiz olduğu bütün fıkıh kitaplarında yazılıdır.
Mecelle'de
deniyor ki: Zaruretler, memnu olanı mubah kılar. Yani yasak olan şeylerin,
zaruret devam ettiği müddetçe yasaklığı kalkar. (
Mecelle,
Madde 21)
İnsanın parçalarını, mesela saçını, böbreğini, sütünü zaruretsiz
kullanmak haramdır, fakat zaruret olunca, bu parçaları kullanmak, yani organ nakli caiz olur. (İslam Ahlakı)
Çocuğun yaşayacağı ümit edildiği zaman, çocuğu annesinin karnından
çıkarmak için, ölmüş olan annesinin karnını yarıp ameliyatla almak caizdir.
İmam-ı a’zam hazretleri, ölmüş bir kadının karnının yarılıp çocuğun
çıkarılmasını emretmiş, kurtarılan çocuk uzun yıllar yaşamıştır. (Eşbah s.123)
[Ölüye eziyet olur diye, annenin karnı yarılmaktan vazgeçilmemiştir. Cahiller,
imam-ı azam hazretlerine, ölüye eziyet etti diye ateş püskürse de, o anne,
yavrum kurtuldu diye ne kadar çok sevinmiştir.]
İmam-ı A’zam hazretlerinin bu uygulaması, ameliyat ederek hastanın veya ölünün
bir yerini kesmenin, yani ölünün karnının yarılıp böbrek veya başka organın alınmasının, yani organ naklinin caiz olduğunu göstermektedir.
Ölünün bir organını kesmek de ona eziyettir. Ancak kesilen organ, bir Müslümana
verilecekse, ölü bundan dolayı zevk alır. Bir kimse, birine iyilik etmek için
çok yorulsa, yorulmasından şikâyet etmez, aksine, (Hizmet ettim, iyilik ettim)
diye zevk alır. Parasını kaybeden kimse, üzülür, fakat parasını isteyerek bir
muhtaca veren ise buna sevinir. İşte bunlar gibi, kurbanlık koyun da, bir
Müslümana faydam oldu diye sevinir. O acı, ona zevk verir. Hâlbuki hayvana da
eziyet etmek haramdır. Hem de, insana eziyet etmekten daha büyük günahtır. Demek
ki, dinimize uygun hareket edilince, eziyet edilmiş olmaz, aksine faydalı iş
yapılmış olur.
(Müslüman birinin organı kâfire takılsa, ahirette o organ nasıl cevap
verecektir? Müslümanın organı Cehennemde nasıl yanar?) deniyor. Hâşâ, Allahü
teala âciz değildir.
Her insan, aynı boy ve şekilde; fakat başka zerrelerden yapılmış bir bedenle
mezardan kalkacaktır. Şimdiki beden, çürüyüp toprak olacaktır. (Kimya-i Saadet)
Cevap verecek olan, çürümüş organ değil, başka organdır.
Nakledilen organ bile olsa, (Ben Müslümandayken şu iyilikleri yapıyordum, kâfire
takılınca, şu kötülükleri işledim) diyemez mi? Allahü teâlânın hesap görmesinde
hiç âcizlik, yanlışlık olur mu? Organların konuşacakları Kur’an-ı kerimde
bildirilmektedir. (Nur 24, Yasin 65)
Bir insan yanmakla yok olmaz. Sadece aletleri elinden alınmış olur. Ahirette ona
verilen yeni aletlerle, Müminse Cennete, kâfirse Cehenneme gider.
Ruh, kendisine verilen vücut sayesinde, ya nimete kavuşur veya azaba mâruz
kalır. Ruhun mahiyetini bilmeyen veya Allahü teâlânın kudretinden şüphe eden
kimse, insanın yanınca yok olduğunu, kabir suali ve kabir azabının olmadığını
zanneder. Hâlbuki hadis-i şerifte, (Kabir azabı haktır) buyuruldu. (Buhari)
** Zaruret olunca haram bir şey ilaç olarak kullanılıyor ve
şifa hâsıl olabiliyor. Zaruret olunca haram mubah hale geliyor. Mubahtan şifa
hâsıl oluyor. Haram olarak değil, mubah hale geldiği için şifa hâsıl oluyor.
Haram olan şarap sirke haline dönüşünce kullanılması mubah olur. Böbreği
olmayana, birinin böbreği takılınca, şifa hâsıl oluyor, böbrek çalışıyor. Bu iş
mubah olmasaydı, (Haramda şifa yoktur) hadis-i şerifi, hâşâ yanlış olurdu. Bu
işte şifa görüldüğüne göre, haram mubah hale gelmiş oluyor. Bu inceliği
anlamayan kimseler, haramda şifa olmaz diyerek organ veya kan nakline haram
demek cahilliğinde bulunuyorlar. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Nihaye,
Haniyye ve Tehzib kitaplarında, (Müslüman, uzman
doktor, şifa vereceğini ve başka ilacı olmadığını söyleyince, hastanın idrar,
kan içmesi, leş yemesi caiz olur. Şarap da böyledir denildi. Ölümden
kurtulmak maksadıyla olunca, sözbirliğiyle helal olur) yazılıdır. Feth-ul-kadir
kitabında, (Müslüman, uzman doktor, kadın sütünün muhakkak iyi geleceğini ve
başka ilacı olmadığını söylerse, hastanın, kadın sütü içmesi ve satın alması
caiz olur) yazılıdır. ( Redd-ül-Muhtar, C:5 , Sh: 249, C.4 , Sh: 215 ).
**
** "Yeni ölen birinin kalbini ve başka organlarını diri insana takmak câizdir.
Bu iş ölüye hakâret olmaz. Müslimânın kendini koruması lâzım olduğu gibi, din
kardeşlerini koruması da lâzımdır. Düşman saldırınca ona karşı koymak, ya’nî
cihâd etmek bunun için farzdır. Dirinin veyâ ölünün, diri için bir uzvunu
vermesi, dirinin canını vermesinden, dahâ kolaydır. Zarûret olunca, bir çok
yasaklar mubâh olmakdadır. Ölünün de bir yerini kesmek harâmdır. İnsana ölünce
de kıymet vermek, saygı göstermek vâcibdir. Fekat, zarûret olunca, bu harâmlık
kalkar. Müslimân mütehassıs tabîbler bir hastanın ölümden kurtulması için, kan,
diriden veyâ ölüden organ naklinden başka çâre olmadığını bildirdikleri zemân,
bunu yapmak câiz olur. Din ayrılığı gözetilmez). (Eşbâh)ın sâhibi “rahmetullahi
teâlâ aleyh”, yüzyirmiüç (123). cü sahîfesinde diyor ki, (Çocuğun yaşıyacağı
ümmîd edildiği zemân, çocuğu anasının karnından çıkarmak için, ölmüş olan
anasının karnını yarmak câiz olur. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, bu sebeb ile, bir
kadının karnının yarılmasını emr etmiş, kurtarılan çocuk, çok yaşamışdır). (Ben
öldükden sonra, kanımın ve organlarımın, hastalara, yaralılara verilmesini
istiyorum) demek câiz değildir. Çünki bu söz, organlarını vakf etmek veyâ sadaka
olarak vermek, yâhud vasıyyet etmek olur. Bunların üçünün de sahîh olabilmeleri
için, mütekavvim mal ile yapılmaları lâzımdır.Hür insan ve hiçbir parçası mal
değildir. Harbde esîr alınan kölenin ve câriyenin, yalnız canlı olan bütün
bedenine mal denilmiş ise de, organları ve ölüleri mal değildir. (Ben öldükden
sonra, kanımın, uzvlarımın bir müslimâna verilmesine zarûret olursa, verilmesi
için, izn veriyorum) demek câiz olur." ( Tam İlmihâl-Se'âdet-i Ebediyye ).
**
Açıkça görülüyor ki, içilmesi haram olan kadın sütünün, kanın veya idrarın
hastaya iyi geleceği biliniyorsa, içilmesi mubah oluyor ve mubah olduğu için de,
(Haramda şifa yoktur) hadis-i şerifinin kapsamına girmiyor. Kan içmek veya kan
alıp vermek haram olduğu halde, bu şartlarla mubah oluyor. Organ nakli de bunun
gibi caiz oluyor.
**
** Organ Satışı
** Cenabı Hak Kur'an-ı Kerim'de, "Andolsun, Biz Âdemoğullarına (güzel
Şekil, mîzac ve aklî kabiliyetler vermek suretiyle) çok ikramda bulunduk. Onları
havada ve denizde (hayvanlar ve taşıtlar üzerinde) taşıdık. Onları güzel
rızıklarla besledik ve onları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” (el-İsrâ,17/70)
buyurarak insanın şerefli bir varlık olduğunu bildirmektedir.
Cenabı Hakk'ın insanoğluna bahşettiği şeref şundan da
anlaşılmaktadır ki; hür bir insanı köleleştirip satmak caiz değildir (İbn
Miftâh, Şerhul-Ezhâr, 3/30; İbn Hazm, el-Muhallâ, 9/17; el-Huliyy, Şerâiul-İslâm,
2/ 16).
İbn Kudâme, bu hükümle ilgili olarak, "Bu hükme
kimsenin muhalefet ettiğini bilmiyoruz" demektedir (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV,
302).
Bu hüküm hadis-i şeriflerle de sabittir. İmam Buhârî ve
diğerlerinin Ebû Hureyre'den rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte Resulullah
(s.a.s) şöyle buyurmuştur:
"Cenabı Hak şöyle buyurmuştur: Üç kişi var ki kıyamet
gününde ben onların hasmıyım: 1- Benim adıma bir söz verip de sonra verdiği
sözden cayan kimse, 2- Hür bir şahsı satıp da parasını yiyen kimse, 3- Ücretle
birini tutup da, adam işi yaptığı halde ücretini vermeyen kimse" (İbn Hacer,
Fethul-Bârî, IV, 417; el-Aynî, Umdetül-Karî, XII, IV).
İnsanın kendisinin satılması caiz olmadığı gibi, onun
bir cüz'ünün, organının satılması da caiz değildir. Çünkü bu alış-verişte insana
ve parçaya hakaret, onun şerefini düşürme vardır. Hanefi fakihleri bu görüşü
savunurlar. Yukarıda geçen Ebû Hüreyre hadisiyle amel edip "Hür insanın alınıp
satılması nasıl caiz değilse, ona ait bir cüz'ün satılması da caiz değildir.
Çünkü ona ait cüzlerin hükmü kendisinin hükmü gibidir" derler (Kemalü'd-Din
Muhammed b. Abdül-Vahid, Şerhu Fethi'l-Kadir, VI, 63). Buna dayanarak insana ait
cüzlerden başka yollarla faydalanmak da haram kabul edilmiştir. Bunlardan saç ve
tırnak gibi cüzlerden istifade edilmez, bunlar gömülür (en-Nevevî, Şerhu Müslim,
XIV, 103). Çünkü Resulullah (s.a.s): "Saça saç ekleyene ve eklettirene, dövme
yapana ve yaptırana Allah lânet etsin " (Tirmizî, Libâs, 25) buyurmuştur. (
Şamil İslam Ansiklopedisi ).
**
**
** MEHAZLAR :
** İbn-i Abidin Redd'ül - Muhtar
** Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye
** Dinimiz İslam Web Sitesi
** Şamil İslam Ansiklopedisi
**
**
**
*****
altuntopnet@gmail.com
BUCA / İZMİR