ORTA ÇAĞI SEVER MİSİNİZ ?
** Âdet olmuştur; ikide
bir "Ortaçağ karanlığı"ndan, "insanlığın ve ilmin bu çağda geri kalmışlığı"ndan dem vurulur. Bizim sahte aydınlarımız olan entellerimiz de bu yönde en cıvık bir
şekilde şartlanmışlardır! Oysa objektif bir incelemeye tâbi' tutulduğunda,
Ortaçağ, bâzıları için ne kadar karanlıksa bizim için de o kadar aydınlık bir
çağdır. Zirâ:
1. Kur'ân beşeriyete hidâyet olarak bu çağda inzâl olunmuştur;
2. Hazret-i Muhammed (s.a.v.) son peygamber olarak bu çağda zuhûr etmiştir;
3. Büyük İslâm medeniyeti bu çağda kök salmıştır;
4. İslâm medeniyetinin eserlerinin ve ilminin uyandırdığı idrâk ile Avrupa
medenîleşmeye bu çağda başlamıştır;
5. Türkler bu çağda Müslüman olmuşlar,
6. Anadolu ve İstanbul bu çağda fethedilmiştir;
7. Kritik düşünce ve tabîata objektif bakış, Müslüman düşünürler ve bilim
adamları sâyesinde, Kurtuba (Cordoba) ve Tuleytule (Toledo) şehirlerindeki İslâm
üniversiteleri aracılığıyla Batıyı bu çağda uyandırıp aydınlatmıştır,
8. Bu temeller üzerine kurulan Hıristiyan Avrupa üniversiteleri çok verimli bir
ilmî ve estetik hareketin, Rönesans’ın, zuhûruna bu çağda öncülük etmiştir...ilh...
Bütün savaşlarına, vebâ salgınlarına, ekonomik sefâletlerine rağmen Ortaçağ,
çeşitli ilmî, felsefî, içtimaî ve bediî (estetik) zinde akımların yeşerdiği
cıvıl cıvıl, ışıl ışıl bir çağ olmuştur. Nitekim Yahudi kökenli Fransız
mütefekkir ve müdekkiki Gustave Cohen (1879-1958) La Grande Clarté du Moyen âge
yâni "Ortaçağın Büyük Aydınlığı" (Editions Gallimard, Paris 1967 baskısı) isimli
eserinde bu husûsları delilleriyle ve büyük bir vukufla gözler önüne
sermektedir.
Ortaçağı, ayrıca, mazlûm olduğu için de severim. çünkü, bir konuyu ilmî ve ciddî
bir tetkike tâbi' tutmaktan âciz ne kadar iz'an, fehâmet ve idrâk yoksunu
tek-yönlü-tek-boyutlu fikriyât ucûbesi varsa bunların hepsi de Ortaçağı haksız
yere "karanlık çağ" olmakla suçlarlar.
Aslında bu suçlama, pratikte, Ortaçağda zuhûr edip de gelişmiş ne kadar maddî,
mânevî, dinî ve siyasî değerler varsa bunların hepsinin de bu düşünür
-pozundaki- düşünce tembelleri tarafından karalanmasına ve reddine dayanak
sağlamak gâyesini güder.
Bu akıl fukarâları bir tartışmada, gerçeği aramak yerine, tembelce, işi
şahsiyete dökerek muârızlarının tavrını hemen "Ortaçağ karanlığı" diye, fikrini
ya da tezini de "Ortaçağ düşüncesi" diye ithâm ve reddetmeye bayılırlar.
Bunların fikrî aczlerinin, "şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin fâş eyler"
misâli, hemen sırıtıvermesine vesiyle teşkil ettiğinden ötürü Ortaçağı, işte,
bir de bu ayırdedici (fârık) vasfından dolayı çok severim
*
**** **** **** **** ****
**** **** **** ****
MEHAZLAR :
**
Prof. Dr. Ahmed Yüksel ÖZEMRE
**
İlimde Demokrasi Olmaz..
** Zafer İlim Araştırma Dergisi , Sayı : 161
****
****