**
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin)
yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca
'OL' der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)
"Uzaydan gelme" tezi evrimi destekleyen değil, evrimin imkansızlığını ortaya koyan ve canlılık için bilinçli bir
tasarımdan başka bir açıklama olamayacağını kabul eden bir
görüştür. Bu tezi ortaya atan bilim adamları, 'dünyada canlılığın tesadüfen oluşmasının imkansız olduğu' gerçeğinden yola çıkmışlar ancak yanlış bir yola saparak, bilinçli tasarımın kaynağını uzayda arama gibi saçma bir arayışa girmişlerdir.
Darwin 19. yüzyıl ortalarında teorisini ortaya
attığında, yaşamın kökeninden, yani ilk canlı hücrelerin nasıl
var olduğundan hiç söz etmemişti.
20. yüzyılın başında canlılığın kaynağını araştıran bilim
adamları ise, evrim teorisinin geçersizliğini fark etmeye
başladılar.
Canlılıktaki kompleks ve mükemmel yapı birçok
araştırmacının yaratılış gerçeğini görmelerine zemin hazırladı.
Canlılığın evrim teorisinin iddia ettiği gibi bir "tesadüf
ürünü" olamayacağı, matematiksel hesaplar, bilimsel deney ve
gözlemlerle ispatlandı.
Tesadüf iddiasının çürümesi ve canlılığın
"tasarlanmış" olduğunun anlaşılmasıyla, bazı bilim adamları
canlılığın kökenini uzayda aramaya başladılar. Fred Hoyle ve
Chandra Wicramasinghe bu iddiayı ortaya atan bilim adamları
arasında en tanınmışlarıdır. Bu iki bilim adamı birlikte
kurguladıkları bir senaryoda, uzayda canlılık için "tohumlama"
yapan bir güç olduğunu ileri sürmüşlerdir. Hoyle-Wicramasinghe'nin
senaryosuna göre bu tohumlar uzay boşluğunda yer alan gaz veya
toz bulutları veya bir göktaşı ile taşınarak yeryüzüne ulaşmış
ve burada hayatı başlatmış olmalıdırlar.
DNA'nın varlığını ortaya çıkaran çalışmasıyla
ünlenerek Nobel ödülü kazanan Francis Crick de yaşamın kaynağını
uzayda arayan bilim adamlarındandır. Crick canlılığın yeryüzünde
tesadüflerle başlamasının akıl dışı bir düşünce olduğunu fark
etmiş, fakat bu sefer de yeryüzündeki canlılığın "dünya dışı"
akıllı varlıklar tarafından başlatılmış olduğunu iddia etmiştir.
Görüldüğü gibi hayatın uzaydan geldiği fikri,
bilim dünyasının önemli isimlerini de etkilemiştir. Bugün
canlılığın başlangıcını konu alan çeşitli yazı ve tartışmalarda
bu mesele sıklıkla gündeme gelebilmektedir. Yaşamın başlangıcını
uzayda arayan görüşü iki temel açıdan incelemek konuyu
aydınlatacaktır.
BİLİMSEL TUTARLILIK
Uzay boşluğunda yer alan gaz ve toz bulutlarıyla
Dünya'ya ulaşan meteorların incelenmesi yaşamın uzayda başladığı
tezini değerlendirmede anahtardır. Çünkü bu gökyüzü
cisimlerinde, yaşamın uzayda tohumlama yapan dünya dışı
varlıklar tarafından başlatıldığı iddiasını destekleyecek veya
doğrulayacak hiçbir bulguya rastlanmamıştır. Bu konuda bugüne
kadar yapılan tüm araştırmaların ortaya koyduğu gerçek bu
cisimlerde bazı çok basit organik maddeler dışında canlılıkta
yer alan herhangi bir kompleks molekülün saptanmadığıdır. Bu
cisimlerde saptanan organik maddeler canlılık açısından hiçbir
şey ifade etmezler.
Ayrıca bu maddeler canlıları oluşturan
moleküllerde bulunan asimetriye de sahip değillerdir. Örneğin
canlıların temel yapı taşı olan proteinleri oluşturan
aminoasitler teorik olarak, sağ elli veya sol elli olarak ikiye
ayrılırlar. Ancak proteinlerin yapısında sadece sol elli
aminoasitler yer alır. Meteorlarda rastlanan basit organik
moleküllerde (canlıların yapısında rastlanan kimyasal
moleküller) ise bu şekilde düzenli bir dağılım değil, tam bir
karmaşa vardır.
Uzayda yer alan cisim ve maddelerin yeryüzüne
yaşam taşıdıkları tezinin önündeki engeller bunlarla sınırlı
değildir. Bu tezi savunanlar böyle bir sürecin bugün niçin
yaşanmadığına da açıklama getirebilmelidirler. Çünkü Dünyamız'a
yönelik göktaşı bombardımanı bugün de devam etmektedir. Ancak bu
cisimlerin araştırılması "tohumlama" tezini doğrulayabilecek bir
bulgu ortaya koymamaktadır.
Bu tezi savunanların karşısındaki önemli bir
soru da şudur: Yaşamın uzayda bir bilinç tarafından oluşturulup,
Dünya'ya ulaştığı kabul edilse bile, yeryüzündeki milyonlarca
farklı canlı türü nasıl oluşmuştur? Bu açmaz yaşamın uzayda
başladığını savunanların karşısında dev bir engeldir.
Tüm bunların yanısıra, evrende yeryüzündeki
yaşamı başlattığı iddia edilen herhangi bir uygarlık veya
varlığa ait ize de rastlanmamıştır. Özellikle son 30 yıl içinde
büyük hız kazanan astronomik gözlem ve araştırmalar sonucu
evrende, dünyada yaşam başlatabilecek bir uygarlığa ait bir
belirti bulunamamıştır.
"UZAYLILAR" TEZİNİN ARKA PLANI
Dünya dışı varlıkların yeryüzünde yaşamı başlattıkları tezi
görüldüğü gibi hiçbir bilimsel temele dayanmamaktadır. Bu tezi
doğrulayan veya destekleyen hiçbir bulgu yoktur. Ancak bu tezi
ortaya atan bilim adamları böyle bir arayışa girerken, aslında
önemli bir gerçeği gördükleri için yola çıkmışlardır.
Bu gerçek, yeryüzünde canlılığın başlangıcını
tesadüflerde arayan bir teorinin savunulacak bir tarafının
kalmamış olmasıdır. Canlı yapılarda ve hücrede saptanan
kompleksliğin ancak bilinçli bir tasarımın ürünü olabileceğinin
anlaşılmasıdır. Nitekim canlılığın kaynağını uzaydaki bir
bilinçte arayan bilim adamlarının önde gelenlerinin uzmanlık
konuları da, evrim teorisinin tesadüf mantığını reddetmeleri
konusunda ipucu vermektedir. Her ikisi de Nobel ödülü sahibi
olan bilim adamlarından Fred Hoyle astronom ve biyomatematikçi,
Francis Crick ise moleküler biyologtur.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da canlılığın
kökenini uzayda arayan bilim adamlarının, canlılığın başlangıcı
konusuna yeni bir yorum getirmedikleridir. Bilindiği gibi evrim
teorisi canlılığın yeryüzünde tesadüfler sonucu ortaya çıktığını
savunur. Hoyle, Wicramasinghe, Crick gibi bilim adamları da
böyle bir tesadüfi oluşumun imkansızlığını gördüklerinden
canlılığın uzaydan gelmesi gerektiği gibi bir arayışa
girmişlerdir. Ne var ki canlılığın tesadüfen meydana gelmesi
gibi bir imkansızlık yeryüzü için olduğu gibi uzay için de
geçerli olduğundan bilinçli bir tasarımın varlığını kabul etmek
zorunda kalmışlardır.
Ancak bilinçli tasarımın kaynağı konusunda ortaya attıkları "uzaylılar"
tezi son derece çelişkili ve anlamsızdır. Modern fizik ve
astronomi, evrenimizin bundan 12-15 milyar yıl önce "Big Bang"
adı verilen büyük bir patlama ile meydana geldiğini ortaya
koymuştur. Evren içinde yer alan her türlü maddesel varlık da bu
dönem içinde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Dünyamız'daki
canlılığın kökenini evrendeki diğer bir madde kökenli canlılıkta
arayan bir düşünce, uzayda var olduğunu iddia ettiği o
canlılığın nasıl meydana geldiğini de açıklamak zorunda kalır.
Bunun anlamı da böyle bir değerlendirmenin meseleyi çözmeyip bir
basamak geriye taşımasıdır.
Görüldüğü gibi "uzaydan gelme" evrimin
imkansızlığını ortaya koyan ve canlılık için bilinçli bir
tasarımdan başka bir açıklama olamayacağını kabul eden bir
görüştür. Bu tezi ortaya atan bilim adamları doğru bir tespitten
yola çıkarak yanlış bir yola sapmışlar ve bilinçli tasarımın
kaynağını uzayda arama gibi saçma bir arayışa girmişlerdir.
Bilinçli tasarımın kaynağının "uzaylılar" gibi bir kavram
olamayacağı ortadadır. Bir an için uzaylılar diye birilerinin
olduğunu farz etsek dahi bunların kendilerinin de tesadüfen
ortaya çıkamayacakları, bilinçli bir tasarımın ürünü olmaları
gerektiği açıktır. (Çünkü fizik ve kimya kuralları evrenin her
yerinde aynıdır ve bu kurallar, canlılığın "tesadüfen"
oluşmasını imkansız kılmaktadır.) Bu da uzayı, evreni ve
bunların içindeki her türlü varlığı, herşeyin ötesinde, hiçbir
şeye tabi olmayan, maddeden ve zamandan bağımsız, üstün ilim,
kudret ve akıl sahibi olan Allah'ın yarattığını gösterir.
MEHAZ : Ahmet DEMİR 'İN
WEB ADRESİ'NDEN ALINDI.
Aynı Makale
KURAN ve BİLİM web adresinde de vardır.