** Ashabı Kiramın büyüklerinden ve aynı zamanda Peygamber Aleyhisselam’ın müezzini olan Bilali Habeşi Hazretleri siyah bir köleydi. Annesi de kendisi gibi siyahtı.
Bir gün Ebû Zerr el-Gıfârî ile Bilâl Habeşî (Radıyallâhu Anhümâ) bir meseleden dolayı tartışmışlardı. İki kıymetli sahâbî birbirlerine ağır konuşmuşlardı.
Ama aralarındaki anlaşmazlıktan ziyade kendisine yöneltilen hakaretten dolayı kalbi kırılmıştı Bilâl Habeşî’nin.
Bu öyle bir hakaretti ki, Habeşli bir zenci olan Hazret-i Bilâl’i annesinin renginden dolayı aşağılanıyor, “kara kadının oğlu” deniliyordu!
İlk Müslümanlardan olup müşriklerin nice eziyetine göğüs geren bu fedakâr insan dayanamayarak olanları Allah Rasûlü’ne (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) anlattı.
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şaşırdı ve kızdı. Zira ırkçılık cahiliyet zihniyetiydi.
Oysa Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), insanların renk, ırk, dil, cinsiyet ayrımı olmaksızın “bir tarağın dişleri gibi” eşit olduklarını anlatmıştı. Ebû Zerr el-Gıfârî (Radıyallâhu Anh)ı yanına çağırdı ve şöyle uyardı: “Ebû Zer! Onu annesinden dolayı mı ayıpladın? Demek ki sen kendisinde hâlâ cahillikten eser bulunan birisin!”
* Bir anlık öfke ile ağzından çıkan ve kendisinin de istemediği bu sözden dolayı Ebu Zerr çok üzüldü, pişman oldu. Hazret-i Bilâl’in kendisini affetmesi için defalarca özür diledi.
Ağlamaya başlar ve kendini yere atarak yüzünü toprağa yapıştırır. Ardından şöyle der:
"Bilal ayağı ile yanağıma basıp çiğnemedikçe, vallahi yüzümü yerden kaldırmayacağım'"
Bilal-i Habeşi'den tekrar tekrar özür diler. Bilâl ise, yerden. Ebû Zerr'i kaldırır, "bu yüz basılmaya değil, öpülmeye layıktır" diyerek onu bağrına basar.
* Kibrin, gururun, ayrımcılığın her zerresini hayatından çıkardı, aradan yıllar geçtikten sonra bile hizmetçileriyle aynı elbiseler giyer, bunun sebebini soranlara da bu hadiseyi anlatırdı.
* "Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir." (Ahmed b.Hanbel, Müsned, V,411)
* Türk Milleti, tarihin hiçbir döneminde, antropolojik mânâda bir ırkçılığa sapmamıştır (Galip Erdem , Suçlamalar ).
Ancak son zamanlarda ırkçılığı benimseyenler de görülmektedir..
* Irkçılığın yapılış şekli önemlidir. Irkını dininden üstün tutarsa mesela, (Dinsiz bir Türk, Müslüman olan bir Yunan’dan, İngiliz’den veya Ermeni’den daha üstündür) deniyorsa küfür olur, çünkü Müslümanlık kötülenmiş oluyor.
* Bir insanın, kendi kavmini, ırkını sevmesi küfür olmaz. Türk Türk'ü, Kürt Kürt'ü, Alman Alman'ı daha çok sevebilir. Bu, insanın kendi Müslüman akrabalarını, hemşerilerini daha fazla sevmesine benzer. Sevmek ayrı, (Benim ırkımdaki kâfir de olsa, başka ırktan olan Müslümandan daha üstündür) demek ayrıdır.
*
* Seyyid Ahmet Arvasi Hocamızın kitaplarında geçen bir hadis-i şerifte buyruluyor ki: Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz.
Bu hadis-i şerif ile ilgili gelen birtakım sualler üzerine aşağıdaki tefsiri sizlere nakletmek istedik.
* Vasile bin El-Eska’ anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhisselâm'a) “Kişinin kavmini sevmesi asabiyet/ırkçılık sayılır mı?” diye sordum. “Hayır, asabiyet/ ırkçılık, kişinin kavminin yaptığı zulmüne yardımcı olmasıdır.” diye buyurdu. ( Ahmed b. Hanbel, 4/107; Mecmau’z-zevaid, 6/244)
"Kavmiyetçilik, kişinin kabilesinin haksız davranışına arka çıkmasıdır." ( İbn Mâce Fitne-3949 )
* Sizin en hayırlınız günaha girmemek şartıyla yakınlarına arka çıkandır. ( Ebu Dâvud/ Edeb-5120/111 )
* Birinci hadis-i şerifin manası şudur: Kişi, kendi yakınlarını, kendi milletini, kendi hemşehrilerini, kendi vatandaşlarını bu yakınlıkları sebebiyle daha fazla sevebilir, bunda bir sakınca yoktur. Bu sebeple bu kişiyi sevgisinden ötürü kınayamayız. Tabii ki, bu sevilenlerin gerçekten sevilmeye layık kimseler olması şarttır. Yoksa, fasık bir ırkdaşını salih bir yabancıya tercih etmek ( din nokta-i nazarından bakıldığında ) bir cinnettir.
İkinci hadis-i şerifin manası şudur: Kavmiyyetçilik ( milliyetçilik veya ırkçılık) kişinin mensubu olduğu milletin veya zümrenin İslamiyete muhalif olan davranışlarını müdâfa etmektir. Yani başka bir insanda veya millette görüldüğü zaman tenkit edilecek bir davranışın aynısını ailemizden veya milletimizden birisi yaptığı zaman bu yanlışı müdâfa etmek kavmiyyetçilik olur. Misâlen zulüm yapan birinin islamiyete muhalif olan zulmünü mensubu olduğumuz milletten biri yapınca " Bu zulüm değildir, kavmimden olan bu kişinin yaptığı doğrudur. " demek kavmiyyetçilik olur.
Üçüncü hadis-i şerifte ise bir kişinin mensubu olduğu cemiyet veya milletin yaptığı ve İslamiyetin methettiği bir davranışı takdir etmenin kavmiyyetçilik olmamasının yanında bu takdir etmenin hayırlı olduğu vurgulanmaktadır. Misâlen Osmanlılar İslamiyet'e çok hizmet etmişlerdir. Bu sebeple onlardan birisi olmakla iftihar ediyorum demek kavmiyyetçilik değildir. Kavminin İslamiyete muhalif olmayan bir davranışını müdâfa edip ona arka çıkmak da elbette ki hayırlı bir iştir. Zira aleyhissalâtü vesselam efendimiz böyle buyurmaktadır.
* Kişinin milletini sevmesinin psikolojik olarak normal olduğunu söyler ve şöyle söyler: "Anormal olan, insanın bu arzu,bu ümit ve gayretini kaybederek soyuna,tarihine,kültürüne,din, ahlak ve töresine,ecdat hatıralarına düşmanlık beslemesidir.”
Bu sebepten,her Türk'ün Türk milletini dünü,bugünü ve yarını ile birlikte kendine yakın bulması,onu sevmesi, geliştirmeye, korumaya ve yüceltmeye çalışması, kısaca Türk milliyetçisi olması tabiidir ve zaruridir.Aksi halde,”marazi”bir davranış içindedir ve tedavi edilmeye muhtaçtır.
Tabiî, eğer kendisini gerçekten Türk biliyorsa... Ard niyetli ve maskeli biri değilse... Sığındığı ve himaye gördüğü Türk Milletine ihanet etmiyorsa... Aksi halde, ihanetin tedavisi yoktur cezası vardır." --- ( Türk-İslam Ülküsü , 2. Cilt)
*
* "Müslüman olmak Araplaşmaktır" diyenlerin aslında Arap olan Ebu Cehil gibi İslam'a düşman olduklarını da hatırlatmakta fayda var. Peygamber efendimiz İslamiyeti tebliğ ederken en büyük sıkıntıyı, eziyeti Ebu Cehil gibi Araplardan çekmişti. İslamiyet Araplaşmak veya Arap'ın dini olsa Ebu Cehil başta olmak üzere müşrikler peygamberimize eziyet eder miydi? İslam'a Araplaşmak diyenler aslında Ebu Cehilleşmiş yani Araplaşmış olduklarını göremiyor mu? --- ( M. Habib Arvasi )
* "Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler yalnız Türklüğe değil, İslam'a da ihanet etmektedirler." Seyyid Ahmet Arvasi
*
*
* Merhum Kadir Mısıroğlu'nun bu konudaki bir açıklamasını yazmadan geçemiyeceğim : “Türkçülüğü başlatanlar Türk değildir. Kürtçülüğü başlatanlar da Kürt değildir. Irkçılığın "Bir Fitne Hareketi" olduğunu anlamak için bu iki gerçek yeter.”
* Özbağlı Abdülhakim ALTUNTOP