Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM

İslâm ile Bilim Çelişir mi ?

    ** İslâmla bilim kesinlikle çelişmez. Ancak, müsbet bilim sürekli aşama kaydedip, değişken bir özellik ortaya koyar. Bilimsel araştırmalar sonucunda emprizm (deneycilik) yönetimi, gözlem, tecrübe v.b. yöntemlerle somut olarak ispat edilmiş net bilgilerle İslam kesinlikle çelişmez. İslam dini aklı, tefekkürü, okuyup araştırmayı, bilimi vb. hususları vazgeçilmez olarak tanımlamıştır.
   Ancak, fizik, kimya, tıp vb. bilim alanlarında teori olarak ortaya atılan bilgiler kesin bilgiye dönüşmediği sürece çelişki varmış gibi görünen hususlar olabilir. Bu çelişki bilimin o alanda henüz doğru, somut bilgilere ulaşmadığını gösterir. Bunu birkaç örnekle açıklayalım.
    Bilim adına, pek çok bilim adamı tarihin derinliklerindeki dönemlerde, “Ay, Güneş ve Gezegenler dönmüyor” diyorlardı. Halbuki Kuran-ı Kerim her birinin bir yörüngede döndüğünü haber vermiştir. ( Enbiya:33 – Yasin:38) O dönemdeki bilimsel sonuç ile İslam’ın görüşü çelişkili olarak görülebilir. Bilim o alanda yeterli bilgi ve birikime sahip olmadığı için doğru bilgiye ulaşamamıştır. Kalkıp ta o dönemdeki bilim adamları İslam’ın ortaya koyduğu bilgiler yanlıştır, çelişki var deselerdi doğru olur muydu? Hayır kesinlikle doğru olmazdı. Aradan geçen süreçte müsbet bilim, elde ettiği imkanlarının iyileşmesi sonucu geliştirilen teleskop v.b. cihazlarla İslam’ın ortaya koyduğu en doğru ve gerçek bilgiye ulaşmış ve Kuran’ın 14 asır önce verdiği bilginin doğru olduğu tescillenmiştir.Bilim adamlarınca da gezegenlerin her birinin döndüğü kabul edilmiş,somut olarak bu durum doğrulamıştır.Açık anlaşılır bir dini hükümle bilim çelişmez. Yoruma dayalı hususlarda bazı yanılmalar olabilir. Bilimin o hususta ortaya koyduğu somut sonuçlanan konularda bilimin görüşüne göre yorumlar düzeltilebilir.Bundan 12-13 asır önce yaşayanlar, yorumlarını o dönemde elde ettikleri bilimin sonuçlarına göre yapmışlarsa aradan geçen sürede bilim o gün dediğinden farklı sonuçlara ulaşmışsa bu durumda elde edilen bilgiye göre izah etmek elbette uygun olur.
     Yetmişli yılların sonuna doğru İmam Hatip Lisesindeki öğrencilik yıllarımda öğrendiğim sözde bilimsel bilgi olduğu belirtilen bazı çelişkileri sizlere aktarmak istiyorum.
    Kimya dersimizde “ Maddenin bölünemeyen, parçalanamayan en küçük yapı taşına atom” denildiği öğretilmişti. Yani bilimin ortaya koyduğu görüşe göre Atom bölünüp parçalanamazdı. Ancak aynı yıllarda, tarih dersinde de 1945 yılında ikinci dünya savaşında Nagazaki ve Hiroşima’ya Atom bombasının atılarak büyük tahribatlar yaptığı da öğretilmiştir. Sonuç olarak atom hem bölünmüş, hem de parçalanmıştır. Atom bombasının atılmasından sonraki 30 (otuz) yıl boyunca bilim adına bu yanlış bilgiler okutulmuştur.
     Hastalıklar için kullanılan ilaçlarda zaman içinde büyük değişiklikler olmaktadır. Önceki yıllarda -A- hastalığına -B- ilacın iyi geldiği ifade edilmesine rağmen aradan geçen süreçte, hastalarda ortaya çıkan sonuçları itibariyle hastayı o ilacın iyileştirmediği, yan etkilerinden dolayı başka uzuvlara da sıkıntı verdiği görülebilmektedir. Sonuçta “-A- hastalığına -B- ilacının değil, yeni bulunan -C- ilacı iyi gelmektedir” denilebilmektedir. Bilim uğraşı alanında en doğru gerçek bilgiye ulaşmışsa, bu bilgi ile aklın, İslam’ın çelişki içinde olmayacağı aşikardır.
  
 Şimdi bu örneklerde verdiğim bilgilere dayanarak İslam’la bilim çelişiyor dersek inandırıcı olur mu? Hayır, inandırıcı olmaz. İslam ile bilim kesin olarak çelişmez. Bir çelişki varsa bilimin o çelişkili olan alanda gerçeğe ulaşmadığını gösterir. İnsan ve Kainatı mükemmel olarak yaratan Rabbimiz, ihtiyaçlarımızı da en iyi bildiğinden bize verdiği bilgiler değişmez ve değiştirilemez bilgilerdir. İnsanlar akıl ve bilim v.b. güzellikleri kullanarak bu gerçeği kavrar. Einstein; “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din de topaldır” demiştir.
    Bilim merkezleri, inançları tartışamazlar. Ancak her inancın kendini rahatça ifade etmesine, istediği gibi yaşanabilmesine izin verirler. “İnançlar sadece doğmalardır” diyerek “bilime aykırıdır” diyemezler: İnançlar hür iradelerde tercih edilir ve ona uygun hayat yaşanır. Biz kimsenin inancına veya inançsızlığına karşı değiliz. İsteyen istediği gibi inansın diyoruz. Ancak inandığımız değerlere inançsızların hakaret etme hakları yoktur diyoruz. Kısacası bizler sizlerin inanç ve inançsızlığınıza saygı duyuyoruz. Aynı saygıyı bizim inancımıza göstermenizi en tabi bir hak olarak da sizden bekliyoruz.
    Sözde bilim adamları, eğer gerçekten akıl ve bilime, sahip çıkarlarsa onlara birkaç somut örnek vererek soru sormak istiyorum. İçkinin insan vücuduna yaptığı tahribatı hepimiz biliyoruz. Bilimsel olarak da içkinin zararları somut bir şekilde ispat edilmiştir. Ateist, Hıristiyan, Yahudi, Müslüman birçok bilim adamı, içkinin insan vücuduna; beyinden mideye, karaciğere vb. kısacası tüm uzuvlara zarar verdiğini vurgulamışlardır.

   Şimdi şunu sormak istiyorum: bilimsel sonuçları bilindiği halde içkiyi neden yasaklatmak için bir çabanın içinde değilsiniz? Üniversiteye v.b. devlet kuruluşlarına girmesine niçin izin verilmektedir? Yoksa bazı bilim adamları bilimin kendi kuralları içinde, içkinin çok yararlı olduğunu mu keşfetti? Halbuki mevcut Anayasanın 58. maddesine göre de devlet bu ve benzeri kötülüklerden vatandaşlarını korumakla yükümlüdür. Açık hüküm olmasına rağmen sözde bilim adamı geçinen bazı zavallılar hala içkiyi savunmakta, karşı olanları neredeyse çağ dışı ilan etmektedirler. Sözde bilim adamları, bilimsel olan bu hususla çelişmektedirler. Cevap verebilecek varsa buyursun? Bu hususta tartışalım. Dine düşmansınız anladık ama, bilimsel olduğunuzu belirtmenize rağmen içkiye devam etmenizi anlayamadık. Yoksa sizler bir sahtekar mısınız.
      Sözde bazı bilim adamları kendi İnançsızlıklarını son dönemde farklı bir şekilde dile getirmektedirler. Büyük patlamadan(Big-Bang) bugüne kadar 13.7 Milyar yıl geçtiğini, yapılan deneylerle bu safhada oluşan özelliklerinin öğrenildiğini aktarmaktadırlar. Bu olayların hiçbir varlığa gerek kalmadan kendiliğinden olduğunu vurgulamaktadırlar. Ancak ilk patlamaya vesile olan nedir? sorusuna o’nu bilmiyoruz diyorlar. Halbuki şunu çok kolay bilirler ki; yazılmış olan bir yazı o’nu yazan bir katibi,yapılmış olan bir bina o’nu yapan bir ustayı hatırlatır. Bu bina kendiliğinden yapılmıştır. Demir ve çimento anlaşıp bu anlamlı yapıyı, harfler anlaşıp bu yazıyı oluşturmuştur diyemezler. Yani kainatta hiçbir şey tesadüfle açıklanamaz. Tesadüfler bile asla tesadüf edemez. Bilinçli bir yaratılış vardır.Uçsuz bucaksız gök yüzü, içindeki binlerce canlı cansız varlıklar nasıl kendiliğinden olabilir? Bu mükemmelliği yaratan bir yaratıcı vardır. İslam’a göre yaratıcı; tek olan Allah(c.c.)’dır.
   Yeter ki, tertemiz öğrencilerimize İlkokuldan Üniversitelerimize kadarki eğitimlerinde bilimin ortaya koyduğu gerçekleri onlara öğretelim. Yeter ki hiç kimsenin kafasındaki fikirler baskı aracı olarak kullanılmasın. Bilimin objektif kriterleri sonucu elde edilen bilgileri onlara öğretelim. Ama şunu unutmayalım ki yapılan yanlışlar ve haksızlıklar yapanının yanına kâr kalmaz. İlahi adaletin tecellisi sonucu herkese hak ettiği verilir. Kısacası, Zulüm ile abat olanın ahiri berbat olur. Eğitim kurumlarımızda; aklın, bilimin gerçek anlamda hakim olmasını ve dini İnançlara da gereken saygının gösterilmesi dileği ile sıhhat ve afiyetler dilerim.
    
    
  

       ****  **** **** ****  **** **** ****  **** ****
         MEHAZLAR :
    **  Makale ,  Ömer Lütfi ERSÖZ'e aitdir.
   **  www.larende.com  sitesinden iktibas edildi.
   **
    ****
    ****

*** ALTUNTOP.NET -- Abdülhakim ALTUNTOP

TelePhone & WhatsApp :

*****

E-Mail :

altuntopnet@gmail.com

Adress :

BUCA / İZMİR