Madde ile Mânânın; Ruh ile Vücûdun; Akıl ile Zekânın Buluştuğu Adres
Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM
KLONLAMA ALARM VERİYOR
*
Kopyalama konusunda pek çok insanın içine düştüğü en
önemli yanlış, kopyalamayı "insan yaratmak" olarak
anlamalarıdır. Oysa kopyalamanın böyle bir anlamı kesinlikle
yoktur. Kopyalama, zaten var olan canlı bir üreme mekanizmasına,
zaten var olan bir genetik bilgiyi eklemekten ibarettir. Bu
işlemde ne yeni bir mekanizma, ne de yeni bir genetik bilgi
üretilmiş değildir.
Canlıların Kopyalanması Ne Demek?
Kopyalama işlemi için kopyalanması planlanan canlının
DNA'sı kullanılır. Canlının bir hücresinde bulunan DNA'sı
mikroskop altına alınır ve o türden başka bir canlıya ait bir
yumurta hücresinin içine yerleştirilir. Hemen ardından şok
uygulanır ve yumurta hücresinin bölünmeye başlaması sağlanır.
Bölünmeye devam eden embriyo o türden herhangi bir canlının
rahmine yerleştirilir ve gelişip doğması beklenir.
Klonlama konusu yakın bir zaman önce
bilim çevrelerinde önemli bir gündem maddesi oldu. Bilinen
kanunlar çerçevesinde gerçekleşen biyolojik bir süreç olmasına
rağmen, Darwin'in evrim teorisini savunan çevreler, her yeni
bilimsel gelişme gibi bunu da teorilerini destekleyebilme
hevesiyle sahiplenmeye çalıştılar. Evrimi ideolojik olarak
destekleyen basın-yayın organları da böylesine ilgisiz bir
konuyu bile evrim propagandasına dönüştürmeye taşıdılar. Hiçbir
bilimsel dayanağı olmamasına rağmen konu çeşitli polemiklerle
evrimin kanıtı gibi sunulmaya çalışıldı. Fakat konunun evrimci
safsatalarla uzaktan yakından ilgisinin olmadığı açıktı.
"Kopyalama" konusu, -evrim teorisini
ilgilendiren bir yönü olmadığı için- hiçbir profesyonel evrimci
tarafından konu edilmez. Bugün bilim dünyası bazı evrimcilerin
bu gülünç çabasını ciddiye bile almıyor.
"Cansız Maddenin
Canlanması" Masalı Kopyalama ve evrim kavramları
tanım olarak tamamen farklıdır. Evrim teorisi cansız maddenin
tesadüfler sonucu canlılığı oluşturduğu iddiası üzerine
kurulmuştur. (Bu iddianın gerçekleşebileceğine dair de hiçbir
delil yoktur). Kopyalama ise canlı hücrenin genetik maddesi
kullanılarak, o canlının kopyalanmasıdır. Zaten canlı olan bir
hücreden yola çıkılır ve biyolojik bir süreç laboratuvar
ortamına taşınarak yapay yöntemlerle tekrarlanır. Yani ortada
evrimin temel iddiası olan "tesadüfi" bir süreç ya da "cansız
maddenin canlanması" gibi bir durum yoktur.
Gerçekte kopyalama işlemi evrim için hiçbir delil sağlamaz,
aksine evrimi kökünden çürüten bir biyoloji kanununun çok açık
bir kanıtıdır. Bu kanun, ünlü bilim adamı Louis Pasteur'ün 19.
yüzyılın sonuna doğru ortaya koyduğu "hayat ancak hayattan
gelir" prensibidir. Bu açık gerçeğe rağmen kopyalamanın evrime
delil gibi gösterilmesi, medya yoluyla yürütülen büyük bir
saptırma ve aldatmacadır.
Diğer tüm bilimsel gelişmeler gibi "kopyalama" da canlılığın yaratılmış
olduğuna ışık tutan çok önemli ve aydınlatıcı bir bilimsel
gelişmedir.
Kopyalama Yaratılışı İspatlıyor Kopyalama konusunda insanların içine düştüğü bir diğer
yanlış anlama ise, kopyalamayı "insan yaratmak" olarak
anlamalarıdır. Oysa kopyalamanın böyle bir anlamı kesinlikle
yoktur. Kopyalama, zaten var olan canlı bir üreme mekanizmasına,
zaten var olan bir genetik bilgiyi eklemekten ibarettir. Bu
işlemde ne yeni bir mekanizma, ne de yeni bir genetik bilgi
üretilmiş değildir. Var olan bir insanın genetik bilgisi
alınmakta, bir annenin rahmine yerleştirilmekte ve annenin
doğuracağı yeni çocuğun, genetik bilgisi alınan kişinin "tek
yumurta ikizi" olması sağlanmaktadır.. Kopyalamanın ne olduğunu bilmeyen pek çok
kişi ise, bu konuda hayali düşüncelere sahiptir. Örneğin 30
yaşında bir insanın hücresinin alınıp, hemen o gün yine 30
yaşında bir kopyasının üretildiğini zannetmektedirler. Oysa
sadece bilim kurgu filmlerinde rastlanabilecek olan böyle bir "kopyamala"
yoktur ve mümkün de değildir. Kopyalama aslında bir insanın "tek
yumurta ikizi"nin doğal yollarla (yani anne rahminde) hayata
getirilmesinden ibarettir. Bunun ne evrim teorisiyle ne de
"insan yaratmak" kavramıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bir insanı veya başka herhangi bir canlıyı yaratmak, yani
yoktan var etmek sadece Allah'a mahsustur. Nitekim bilimsel
gelişmeler de, bu yaratmanın insanlar tarafından
gerçekleştirilmesinin imkansız olduğunu göstererek, aynı gerçeği
teyid etmektedir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır: "Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin)
yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca
"OL" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)
KOPYALAMA ÇALIŞMALARINDA ŞOK GERÇEKLER "Klonlama Öldürüyor"
İlk kopyalanan
canlı olan koyun Dolly doğduğunda teknolojinin klonlamadaki
problemleri bir gün çözeceği ve binlerce insanın hayatını
kurtaracağı ümit ediliyordu. Ancak hayvanların klonlaması alarm
veriyor. New Scientist dergisinin 19 Mayıs 2001 tarihli
sayısında yer alan bir makalede "klonlamanın hayvan yaşamı
için bir kayıp olduğu" açıklandı. Verilere göre kopyalanan
hayvanlar ya doğmadan ölüyorlar, ya da doğduktan kısa süre
sonra.
Bugüne dek sorunun gündeme gelmediği belirtilen makalede,
ölen kopyaların bilimsel yayınlara konu edilmediğinden
yakınılıyor.
ABD'deki Hematech firmasından Jim Robl "devamlı
olarak kusurlu kopyalar üretiyoruz" diyerek, yaşayabilen
danaların aşırı büyüklüğünden, akciğer ve kalp problemlerinden
yakınıyor. Makalede ne kadar çok klonlama uzmanı ile
konuşulursa, doğumsal kusur listesinin de uzayıp gittiği
aktarılıyor. "Herhangi bir model yok, bu çok şaşırtıcı" diyor
Robl, büyümüş diller, yassı yüzler, bozuk böbrekler, tıkalı
bağırsaklar, bağışıklık bozuklukları, diyabet, uzuvlara kısa
gelen kaslar nedeniyle işe yaramaz eğik ayaklar...
Kurbanlar yalnızca kopya hayvanlar değil; onların anneleri de sıklıkla
ölüyorlar. Annelerin onikisinden dördü gebelik sorunları
nedeniyle kaybediliyor. ABD'deki Infigen firmasından Michael
Bishop bu konuda "anne ineği ve kopyayı feda ediyoruz... hiçbir
kahraman bu hayvanları kurtaramaz" diyor.
Bu acı sonuçlar kopyalanan diğer hayvanlar için de geçerli;
fare, kedi ve köpek. Üstelik kopya kedi ve köpekler hiçbir
şekilde hayata gözlerini açamıyorlar.
Bu arada, her klonlamacı bilim adamının üzerinde hemfikir
olduğu tek şey var, o da insan kopyalamanın kabul edilemez
olduğu. Oregon Bölgesel Primat Araştırma Merkezi'nde maymun
kopyalamaya çalışan Don Wolf, insanın anne karnında bu tip
anormallikler için takip edilmesi fikrinin "tamamen saçmalık"
olduğunu belirterek şunları soruyor: "60 günlükken sağlam
görünen bir cenin 61inci günde ölebiliyor" diyor. "5 gün
yaşadıktan sonra ölen bir kopya, normal kromozomlara ve genlere
sahip olabiliyor, çıkacak sorunlar için neye bakılacağını
bilemezken nasıl ve neyi tarayacaksınız?"
MEHAZ
: www.mercek.org
WEB ADRESİNDEN İKTİBAS EDİLMİŞDİR.