Madde ile Mânânın; Ruh ile Vücûdun; Akıl ile Zekânın Buluştuğu Adres
Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM
TÜRK DİLİNİ BOZUYORLAR
**
Çok kimse, yanlış olarak, meşhur oldu yerine, şöhret oldu, geçen
yıl yerine, geçtiğimiz yıl, ucuzluk yerine, şok indirim veya
mucize indirim diyorlar.
İlim sahibi olana âlim oldu denir, ilim oldu denmediği gibi,
şöhret sahibi olana da, şöhret oldu denmez, meşhur oldu denir.
Meşhur yerine, şöhretli veya ünlü de denebilir.
Geçtiğimiz yıl, geçtiğimiz ay, geçtiğimiz hafta, geçtiğimiz gün
denmez. Çünkü biz zamanı değil, zaman bizi geçmektedir.
Şok; kaza, beklenmeyen kötü bir olay demektir. Fiyatlar
ucuzlayınca alıcı niye şok olsun? Fiyatlar çok yükselince insan
şok veya şoke olur. Şoke olmak, birdenbire şaşırmak, hoşa
gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak demektir. Hele mucize indirim
demek çok yanlıştır.
Dil tasfiyecileri, bir sürü uydurma kelime çıkardılar. Bu
kelimeler bilhassa iki yönden daha zararlıdır:
1- İhtiyaç yokken, sırf bir kelime başka dilden geldi diye,
mutaassıp kelimesini atıp yerine, hiçbir kaideye uymayan uydurma
bir sözcük, mesela bağnaz koymak dilde anarşiye yol açar.
2- Osmanlı arşivlerini, lüzumlu vesikaları yıllardır okuyacak
kimse bulunamadı. Bu fark edilince tedbir almaya çalıştılar.
Osmanlı eserlerini bugünkü gençliğin anlaması gittikçe
zorlaşıyor. Azerbaycan’dan bir genç geldi. Mızraklı İlmihal’in
aslını okudum, rahatça anladı. İslam’ın koşulu beştir dedim.
Anlamadı. Yarın şart kelimesi unutulup yerine koşul gelirse,
kimse İslam’ın beş şartını bilemeyecektir. Bu uydurma kelimeleri
tasvip etmemek bu bakımdan din gayreti olur. Müslüman, dininin
unutulması için yapılan böyle çalışmaları hoş görmemelidir.
Mektup, kitap yabancıdan yani Arapça’dan geldiği için onun
yerine Betik kullanılmasını istiyorlar. Eğer bu betikler,
topluma hâkim olursa, artık mektup yazamayacak, kitap
okuyamayacağız.
Saptamak sözcüğünü hançer gibi bağrımıza saplamaktan
çekinmediler.
Azman, aşırı şekilde gelişmiş demektir. Kurt azmanı köpekler
böyledir. Azman vezninde yazman ve uzman var. Azmanlar,
yazmanlar çoğalır, azmanlaşırlarsa, ortalıkta kâtip diye birine
rastlamak mümkün olmaz. Azman veznindeki uzmanlar,
çoğaldığından, artık mütehassıs eleman bulmak zorlaştı.
Bu bağnaz dilciler, hayvanlardan esinlenerek [ilham alarak]
hayvanlara benzer sözcükler üretmeye çalışıyorlar. Boğaya
benzesin diye doğa, aygıra benzesin diye uygar sözcükleri
buldular. Herkes uygar olursa, bir tek medeni kimse bulmak
mümkün olmayacaktır.
Kuyruk hayvanlarda olur. Bunun için kuyruk vezninde uyruk
sözcüğü buldular.
Köpeklerin hav hav, kedilerin miyav miyav sesinden esinlenerek
sınav diye bir sözcük uydurdular.
Hayvanlar arabaya koşulur. Koşulmak kelimesinin emir şekli
koşul’dur. Bu koşulu şart yerine koymak, kelime düzenini alt üst
etmek olur.
Hâkim kelimesi Arapça olduğu için uydurma bir sözcük aradılar,
yargı kelimesinden doğru olarak yargılayıcı veya yargıcı
kelimesi mümkün iken, sırf uydurma olsun, kırlangıç’a benzesin
diye yargıç sözcüğünü buldular. Yargıç yarma aleti demektir.
Mahkemeye de yargıç evi diyebilirler.
İzlemek, takip etmek iz üzerinde yürümek demektir. Seyretmek,
bakmak anlamında kullanılması yanlıştır.
Türkistanlı bir genç, (Televizyon izliyoruz) diyenlere şaşırıp
kalır, (Ne o televizyon kaçtı da onu mu takip ediyorsunuz, izini
mi sürüyorsunuz) der. Gülünç hale düşmenin ne âlemi vardır?